Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS 1 ve TSRS 2) ile 2024’ten itibaren şirketler ve kamu kurumları, iklimle ilgili hedef ve performanslarını raporlamakla yükümlüdür. Hazırladığımız bu kapsamlı yazımız, ISO IWA 42:2022 “Net Sıfır Rehberi” ışığında, sera gazı emisyon azaltım hedefi belirleme sürecini adım adım açıklamaktadır. Net sıfıra giden yolda yönetişim, şeffaflık, doğrulama ve dengeleme (offset) ilkelerini vurgulayarak, hem büyük ölçekli şirketler hem de KOBİ’ler ile kamu kurumlarına uygulanabilir öneriler sunmaktadır.
Neden Önemli? Küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlandırmak için dünya çapında 2050’ye kadar net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşılması gereklidir. TSRS 2, şirketlerin iklimle ilgili risk ve fırsatlara karşı metrik ve hedefler belirleyip açıklamalarını zorunlu kılarak bu dönüşümü destekler. Emisyon azaltım hedefleri; kurumsal itibar, yasal uyum ve sürdürülebilir finansmana erişim açısından kritik hale gelmiştir.
Net Sıfır ve Karbon Nötr Kavramları
Net sıfır (net-zero) ve karbon nötr terimleri sıkça birbirine karıştırılır, ancak farklı yaklaşımları ifade eder. Net sıfır sera gazı emisyonu, bir organizasyonun insan kaynaklı kalan (rezidüel) emisyonlarının tamamının, insan kaynaklı giderimler (karbon yutakları, teknolojik yakalamalar vb.) ile dengelendiği durumdur. Başka bir ifade ile belirli bir süre ve sınır kapsamında atmosfere salınan ve atmosferden giderilen sera gazları net olarak “sıfır” seviyesindedir. Karbon nötrlük ise genellikle daha dar anlamda kullanılır; bir kuruluş, ürün veya etkinlik için karbondioksit (CO₂) emisyonlarının belirli bir dönem içinde tamamen dengelenmesini ifade eder. ISO 14068 standardı karbon nötrlüğünü, tanımlı bir dönem içinde sera gazı emisyonları ve giderimlerinin net olarak sıfırlanması gerekliliği şeklinde tanımlamaktadır. Görseldeki tablo, bu iki kavramın karşılaştırmasını özetlemektedir:

Örnek: Büyükçelik A.Ş., 2020’de 1 milyon ton CO₂e salımıyla faaliyet göstermektedir. Net sıfır hedefi koyarken, 2050’ye kadar emisyonlarını %95 oranında (950 bin ton) azaltmayı, kalan %5’lik kısmı da ormanlaştırma ve karbon yakalama projeleriyle dengelemeyi taahhüt eder. Ayrıca 2030 için %50 azaltım ara hedefi belirler. Buna karşılık X Holding 2025 için karbon nötr olacağını ilan eder ve faaliyetlerinden kaynaklanan yıllık ~50 bin ton CO₂ emisyonunu yenilenebilir enerji sertifikaları ve karbon kredileri satın alarak sıfırlamayı planlar. X Holding’in karbon nötr olması, o yıl için net emisyonunun sıfır olduğu anlamına gelse de, Büyükçelik A.Ş.’nin net sıfır yolculuğu uzun vadeli bir dönüşümü ve kapsamlı azaltımları içerir. Kısacası, net sıfır iddiası daha bütüncül ve iddialı bir emisyon azaltım stratejisine dayanırken, karbon nötrlük mevcut durumun denkleştirmelerle telafi edilmesine odaklanır.
Not: ISO IWA 42:2022 rehberi özellikle net sıfır kuruluş hedeflerine odaklanmakta ve karbon nötrlüğü kapsam dışında bırakmaktadır (bu konuya ilişkin ayrı standart ISO 14068 geliştirilmektedir). Dolayısıyla aşağıdaki rehber bölümlerinde ağırlıkla net sıfır hedef süreçleri ele alınacaktır. Ancak, kamu kurumları veya şirketler kısa vadede karbon nötr adımlar atarken uzun vadede net sıfır stratejilerini de tasarlamalıdır.
TSRS Kapsamında Emisyon Azaltım Hedefi Belirleme Süreci
TSRS’nin gerekliliklerine göre, işletmeler iklimle ilgili metrik ve hedeflerini ve bunlara ulaşma ilerlemelerini yıllık raporlarında açıklamalıdır. Aşağıda, bir sera gazı emisyon azaltım hedefinin belirlenmesi ve yönetilmesi süreci adım adım sunulmuştur. Süreç, ISO Net Sıfır rehberinin yönlendirmeleriyle uyumlu olup her adım TSRS’nin raporlama beklentileriyle ilişkilendirilmiştir.
Emisyon Envanteri ve Baz Yılı Tespiti: İlk adım mevcut durumun fotoğrafını çekmektir. Kurum, sera gazı envanterini çıkararak Kapsam 1 (doğrudan), Kapsam 2 (enerji dolaylı) ve mümkün olduğunca Kapsam 3 (diğer dolaylı) emisyonlarını hesaplamalıdır. Güvenilir bir envanter için Sera Gazı Protokolü standartları veya ISO 14064-1 kullanılabilir. TSRS 2 kapsamında işletmelerin, tüm önemli emisyon kaynaklarını kapsayan bir baz yıl (referans yıl) belirlemesi ve bunu açıklaması gerekir. Baz yıl, ilerlemenin ölçüleceği temel olduğundan, normal bir faaliyet yılını temsil etmeli ve anormal dalgalanmalar içermemelidir. Örneğin, 2019 veya 2020 sıkça baz yıl olarak seçilir. Envanter sonuçları üst yönetimle paylaşılmalı ve kurum içinde farkındalık yaratılmalıdır.
Bilimsel Dayanak ve Uyum Analizi: Hedef belirlerken küresel ve ulusal iklim hedefleri göz önünde bulundurulmalıdır. ISO Net Sıfır rehberi, kuruluşların “en geç 2050’ye kadar net sıfıra ulaşacak şekilde, mümkün olan en erken tarihte” uzun vadeli hedef koymalarını ve 2030 veya daha erken için önemli ölçüde ara azaltımlar içeren ara hedefler belirlemelerini önermektedir. Bu yaklaşım, Paris Anlaşması’nın 1,5°C hedefiyle uyumlu bir yaklaşım demektir. Kurumlar, sektörleriyle ilgili bilim temelli azaltım yol haritalarını ve Türkiye’nin ulusal katkı beyanlarını (NDC) dikkate almalıdır. TSRS 2’nin 33(h) bendi, belirlenen hedefin “iklim değişikliğiyle ilgili en güncel uluslararası anlaşmanın ve bu kapsamda ülkenin taahhütlerinin hedefi nasıl şekillendirdiğini” açıklamayı gerektirir. Bilimsel dayanak için SBTi (Science Based Targets initiative) kriterleri yol gösterici olabilir; SBTi, şirketlerin 2030’a kadar ~%50 azaltım ve 2050’de net sıfır hedefine ulaşmalarını, bunu yaparken sektör spesifik metodolojiler kullanmalarını şart koşar. Kısacası, hedef belirlemede “adil pay” ve “bilimsel uygunluk” göz önüne alınmalı, hedefin iklim bilimiyle tutarlı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Kapsam ve Sınırların Belirlenmesi: Hedefin kurumsal kapsamı netleştirilmelidir. TSRS’ye göre şirket, hedefin bütün işletmeyi mi yoksa belirli bir bölümünü mü kapsadığını açıkça belirtmek zorundadır. İdeal olarak net sıfır gibi uzun vadeli bir hedef, kuruluşun tüm operasyonlarını ve değer zincirini (Kapsam 1-2-3) içermelidir. ISO IWA 42 de net sıfır hedeflerinin kuruluş sınırları içinde tüm sera gazı emisyon kaynaklarını kapsaması gerektiğinin altını çizer. Bu kapsam belirlenirken:
Organizasyonel sınırlar: Tüm iştirakler, tesisler ve faaliyetler dahil mi? (Örn. yalnız Türkiye operasyonları mı, yoksa global grup genelinde mi hedef konulacak?)
Operasyonel sınırlar: Hangi emisyon kaynakları dahil? (Üretim tesisi, araç filoları, enerji kullanımı vs. yanı sıra tedarik zinciri ve ürün kullanımından kaynaklı emisyonlar da ele alınacak mı?)
TSRS 2’nin 36(a)-(b) bentleri, hedefin hangi sera gazlarını ve hangi kapsamları içerdiğini açıklamayı zorunlu kılar. Örneğin bir hedef sadece CO₂ içinse veya sadece Kapsam 1-2 içinse bunun belirtilmesi gerekir. Ancak iyi uygulama, özellikle uzun vadeli iklim hedeflerinde Kapsam 3 dahil tüm sera gazlarını içermektir. ISO rehberi, herhangi bir kuruluşun net sıfır hedefinde “Kapsam 1, 2 ve 3 emisyonları kapsamalı ve belirlenen sınırlar dâhilindeki tüm emisyonları içermelidir” diye belirtir. Kamu kurumlarında da benzer şekilde, hedef kuruma ait tüm birimleri ve faaliyet alanlarını kapsayacak şekilde tanımlanmalıdır (örneğin bir belediye kendi binaları, araçları ve hizmetlerinden doğan emisyonları kapsayan bir hedef koyabilir). Sınırlar belirlenirken, başka kurumlarla örtüşen alanlar varsa (ortak girişimler, tedarikçiler vb.) sorumluluk paylaşımı konusunda iş birliği yapılması önerilir.
Hedef Tipinin (Mutlak vs. Göreceli) Kararlaştırılması: Emisyon azaltım hedefleri mutlak (absolute) veya yoğunluk bazlı (intensity) olabilir. Mutlak hedef, toplam emisyon miktarının belirli bir tarihe kadar belli bir seviyeye indirilmesini ifade eder (örneğin “2030’a kadar toplam emisyonu %40 azaltmak” veya “yıllık emisyonları 100 bin ton CO₂e’nin altına düşürmek”). Yoğunluk hedefi ise emisyonları bir faaliyet birimine göre normalize eder (örneğin “üretim tonu başına emisyonu %50 azaltmak”). TSRS 2, şirketlerin hedeflerinin nicel olması halinde “mutlak mı yoksa yoğunluk hedefi mi olduğunu” mutlaka açıklamalarını şart koşmuştur. Her iki tip hedefin de yeri olmakla birlikte, iklim açısından değerlendirilen ilerleme mutlak emisyon azalımıyla ölçülür. Bu nedenle uzun vadede mutlak emisyonları azaltmak esastır. Yoğunluk hedefleri, büyüme yaşayan şirketler için verimlilik artışını takip etme açısından faydalı olsa da, yoğunluk azalırken toplam emisyonların artması riski bulunduğundan dikkatle kullanılmalıdır. Önerilen yaklaşım, mümkünse hem mutlak hem yoğunluk hedeflerini birlikte kullanmak – örneğin, “2025’e dek ürün birimi başına emisyonu %30 düşürürken toplam emisyonu %15 azaltmak”. Net sıfır iddiasında bulunmak isteyen bir kuruluşun ise eninde sonunda mutlak emisyonlarını sıfıra yaklaştırması gerekecektir. Bu yüzden net sıfır hedefleri genellikle mutlak azaltım hedefleri olarak tanımlanır. TSRS de eğer bir şirket net (dengelenmiş) bir hedef açıklıyorsa, buna karşılık gelen brüt (dengelemesiz) hedefi de ayrıca açıklamasını zorunlu tutarak, mutlak azaltım bilgisinin gizlenemeyeceğini vurgulamıştır.
Zaman Dilimi ve Ara Hedeflerin Belirlenmesi: Hedefin başarılması planlanan son tarih (nihai yıl) ve bu yıla kadar atılacak ara adımlar takvimlendirilmelidir. ISO Net Sıfır rehberi, “uzun vadeli net sıfır hedefi (örneğin 2050) yanı sıra, 2030 veya daha erken için anlamlı miktarda emisyon azaltımı sağlayan ara hedefler” konulmasını tavsiye eder. TSRS 2 de şirketlerin hedefin geçerli olduğu dönemi ve dönüm noktaları ile ara hedeflerini açıklamasını şart koşar. Bu, örneğin 2040 net sıfır hedefi olan bir şirketin 2030 ve 2035 için de somut azaltım yüzdeleri veya miktarları belirlemesi anlamına gelir. Ara hedefler sayesinde ilerleme düzenli aralıklarla ölçülüp değerlendirilebilir. Aynı zamanda ara hedefler, kurum içi hesap verebilirliği ve motivasyonu artırır. Hedef yıl seçiminde, sektörün dönüşüm hızına ve ulusal/uluslararası taahhütlere uyum gözetilmelidir. Örneğin elektrik üretimi sektörü için 2040’a kadar net sıfır yaygın bir hedefken, ağır sanayide 2050 öngörülebilir. Ancak ISO 2050’yi bir üst sınır olarak önermekte, yüksek emisyonlu ve aksiyon kapasitesi yüksek kuruluşların çok daha erken net sıfırı yakalaması gerektiğini de not düşmektedir. Hedeflere bir takvim perspektifiyle bakıldığında: Kısa vadeli (ör. 2025’e kadar) hedefler genelde mevcut teknolojilerle yapılacak operasyonel iyileştirmeleri içerir; orta vadeli (2030-2035) hedefler stratejik dönüşüm yatırımlarını (yenilenebilir enerjiye geçiş, verimlilik projeleri vb.) yansıtır; uzun vadeli (2040-2050) hedefler ise inovasyon, AR-GE ve köklü değişimleri gerektirir. Kurumlar bu takvimde nerede hangi kaynakların kullanılacağını planlamalıdır.
Hedef Onayı ve Üst Yönetim Taahhüdü: Belirlenen hedef, kurum içinde gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra üst yönetim veya yönetim kurulu onayına sunulmalıdır. Güçlü yönetişim, iddialı iklim hedeflerinin başarılmasında kritik rol oynar. TSRS 2’nin “Yönetişim” bölümü, iklimle ilgili hedeflerin belirlenmesi ve izlenmesinde yönetim organlarının rollerini açıkça tanımlamayı gerektirir. Üst düzey yönetim, hedefin stratejik planla uyumunu, finansmanını ve kurumsal risklere etkisini değerlendirmelidir. ISO IWA 42 rehberi de organizasyonun net sıfır taahhüdüne dair “açık bir liderlik kararlılığı göstermesi” gerektiğini vurgular. Bu kapsamda iyi uygulamalar şunları içerir:
Yönetim Kurulu Sorumluluğu: İklim hedefi, en yüksek yönetim organında onaylanmalı ve gözetilmelidir. Örneğin, yönetim kurulunda sürdürülebilirlik/iklim sorumluluğu taşıyan bir komite oluşturulabilir. Kurul, hedefe yönelik ilerlemeyi düzenli olarak (ör. yılda bir) gündemine almalıdır.
Politika ve Yetki Tanımları: Hedefe ulaşmaya yönelik strateji ve eylemler, kurum politikalarına entegre edilmelidir. İklim risk ve fırsatlarına ilişkin sorumluluklar organizasyon şemasında net olarak dağıtılmalı, ilgili yöneticilerin görev tanımlarına işlenmelidir.
Yeterlilik ve Kapasite: Üst yönetimin iklim değişikliği konusunda gerekli bilgi ve beceriye sahip olması sağlanmalıdır. Gerekirse eğitimler veya dış uzman desteğiyle kapasite artırılabilir.
Performans Teşvikleri: Hedefe ulaşma yolundaki başarım göstergeleri (emisyon azaltım oranları gibi) üst yönetim ve kilit yöneticilerin performans değerlendirmesine ve ücretlendirmesine entegre edilebilir. Bu sayede kurum geneline güçlü bir mesaj verilmiş olur.
Üst yönetimin açık taahhüdü, hedefin kurum genelinde ciddiyetle ele alınmasını sağlar. Ayrıca kamuoyuna yapılacak hedef beyanlarının inandırıcılığı için de şarttır. ISO rehberi, net sıfır taahhüdüne ulaşmak için “en üst düzeyde sahiplenme” gerektiğinin altını çizer ve büyük emisyonlara sahip kuruluşların öncülük etmesini, küçüklerin ise kapasitesi ölçüsünde katkı vermesini önerir.
Aksiyon Planı Oluşturma: Hedef yalnız bir niyet beyanı olarak kalmamalı, somut bir emisyon azaltım aksiyon planı ile desteklenmelidir. TSRS, strateji bölümünde işletmelerin “iklimle ilgili hedeflerine nasıl ulaşmayı planladığını” açıklamasını bekler. Bu adımda kurum şunları yapmalıdır:
Fırsat/Risk Analizi: Hedefe ulaşmak için hangi operasyonel değişikliklerin gerektiği belirlenir. Örneğin enerji verimliliği fırsatları, yenilenebilir enerjiye geçiş, proses iyileştirmeleri, ürün tasarımında değişiklikler vb. aynı zamanda iş fırsatı da yaratabilir. Diğer yandan, yüksek karbonlu varlıklara sahip bir şirket, hedef doğrultusunda bazı varlıklardan çıkmayı planlamak zorunda kalabilir.
Tedbir ve Proje Listesi: Kısa, orta, uzun vadede uygulanacak emisyon azaltım tedbirlerinin listesi hazırlanır. Örneğin: ısıtma sistemlerini iyileştirme (kısa vadeli), elektrik şebekesini yeşil enerjiye geçirme (orta vadeli), süreçlerde yeni düşük karbon teknolojilerine yatırım (uzun vadeli) gibi.
Kaynak Planlaması: Her bir eylem için gerekli yatırım ve bütçe değerlendirilir. Hedefe ulaşmak, sermaye yatırımı gerektiriyorsa bunlar kurumun finansal planlarına dahil edilmelidir.
Zamanlama: Belirlenen her aksiyon için zaman planı yapılır ve sorumlu departmanlar atanır. Örneğin “2024 sonuna kadar %100 yenilenebilir elektrik satın alımı”, “2025’e kadar filonun %50’sini elektrikli araçla değiştirmek” gibi somut ara hedefler konur.
İzleme Göstergeleri: Her eylemin başarısını ölçecek göstergeler tanımlanır (kWh enerji tasarrufu, ton CO₂ azaltımı vb.).
ISO’nun net sıfır ilkelerine göre, emisyon azaltım tedbirlerinin önceliklendirilmesi önemlidir: İlk önce en büyük emisyon kaynaklarına ve en etkin azaltım fırsatlarına odaklanılmalı. IWA 42’de vurgulandığı üzere, mümkün olan tüm emisyon azaltım eylemleri devreye sokulduktan sonra kalan emisyonlar için dengeleme düşünülmelidir. Bu nedenle aksiyon planı, potansiyel giderim/dengeleme miktarını en aza indirecek şekilde tasarlanmalıdır. Plan, kurum içi farklı fonksiyonların (üretim, tedarik zinciri, AR-GE, finans vb.) ortak çalışmasını gerektirir; bu sebeple hazırlık sürecine tüm birimlerin katılımı sağlanmalıdır.
Karbon Dengeleme Stratejisi (Offset) Belirleme: Kapsamlı azaltım çabalarına rağmen tamamen ortadan kaldırılamayan rezidüel emisyonlar kalabilir. Net sıfır hedefine ulaşmak veya aradaki farkı kapatmak için bu kalan emisyonların denkleştirilmesi (offset) gündeme gelir. TSRS 2, bir işletme net sera gazı emisyon hedefi açıklıyorsa, bu hedefe ulaşmak için planladığı karbon kredisi kullanımını ayrıntılı olarak açıklamasını zorunlu kılar. Bu açıklama kapsamında şirket şunları belirtmelidir: hedefin ne ölçüde karbon kredisi kullanımına dayandığı, karbon kredilerinin hangi üçüncü taraf standart tarafından doğrulanacağı veya sertifikalandırılacağı, kredilerin türü (doğaya dayalı mı teknolojik mi, emisyon azaltımı mı giderim mi sağladığı) ve kredilerin güvenilirliği ile kalıcılığına dair bilgiler. Bu şeffaflık şartları, dengeleme kullanımının sınırlarını netleştirmeyi ve asıl azaltım çabalarını gizlememesini sağlamayı amaçlar. ISO net sıfır rehberi de “bir kuruluş net sıfır iddiasında bulunacaksa, yalnız artık (rezidüel) emisyonlar kalmış olmalı ve bunlar uygun giderimlerle dengelenmelidir” diye açıklar.
Offset stratejisi oluştururken dikkat edilmesi gerekenler:
Öncelik: Offset, bir kolay çıkış yolu olarak görülmemeli, en son çare olarak kullanılmalıdır. Önce tüm teknolojik ve operasyonel azaltım yolları tüketilmelidir. ISO ilkesine göre “tüm mümkün emisyon azaltımları yapıldıktan sonra, kalanlar giderimlerle dengelenir”.
Kredi Kalitesi: Kullanılacak karbon kredileri uluslararası kabul görmüş yüksek kaliteli projelerden olmalıdır. Yüksek kalite, kredinin ek ilave azaltım sağlaması, kalıcı olması (yutaklarda depolanan karbonun uzun süre salınmaması), çifte sayım riskinin olmaması ve projelerin sosyal & çevresel güvenceye sahip olması gibi kriterlerle tanımlanır. Örneğin, orman koruma projelerinde sızdırmazlık (leakage) ve kalıcılık sorunları ele alınmalı; ağaçlandırma tek tür dikim gibi yaklaşımlarla ekosisteme zarar vermemelidir. ISO rehberi, offset projelerinin yerel halk ve ekosistemler için fayda sağlaması gerektiğini de belirtir.
Avoidance vs Removal: Mümkünse giderim (removal) kredilerine yönelinmelidir. Yani doğrudan atmosferden CO₂ çekip depolayan veya eşdeğerini sağlayan projeler (ör. biyokömür, doğrudan hava yakalama, karbon tutulumlu ormanlar gibi). Önleme (avoidance) kredileri – örneğin verimlilik veya yenilenebilir enerji projeleri sayesinde başka yerde gerçekleşmeyecek emisyonları önleme – net sıfır dengelemesinde ikincil tercih olmalıdır. ISO rehberi, “önlenen emisyonların, rezidüel emisyonları dengelemek için kullanılmaması gerektiğini” özellikle not düşer. Bunun sebebi, önlenen emisyon kredilerinin atmosferdeki CO₂ stokunu azaltmaması, sadece artış hızını yavaşlatmasıdır.
Dengeleme Miktarı: Net sıfır hedef yılında veya hedef döneminde ne kadar emisyonun offset ile dengeleneceği projekte edilmelidir. TSRS, eğer net hedef varsa, şirketin bu hedefe ulaşmada karbon kredilerine ne ölçüde güvendiğini açıkça göstermesini ister. Örneğin, “2040’ta net sıfıra ulaşmak için kalan emisyonların %10’u (50 bin ton CO₂e) yüksek kaliteli karbon giderim kredileriyle dengelenecektir” gibi bir ifade şeffaf olacaktır.
Uyum ve Regülasyon: Gönüllü karbon piyasasından kredi kullanırken, Paris Anlaşması madde 6 çerçevesindeki uyum mekanizmalarına dikkat edilmelidir. ISO, gönüllü piyasadan alınan kredilerin bir kısmının UNFCCC Adaptasyon Fonu’na pay ayrılmasını ve bir kısmının küresel ek azaltıma katkı için iptal edilmesini tavsiye eder (Paris madde 6.4 gereği %5 gelir payı, %2 iptal tavsiyesi). Bu ileri seviye bir ayrıntı olmakla birlikte, şirketler ileride regülasyonlara uyum açısından bunu izlemelidir.
İletişim: Dengeleme kullanımı kamuoyuna doğru şekilde iletişimle açıklanmalıdır. “Karbon nötr” veya “net sıfır” gibi iddialar yapılırken bunların hangi oranda azaltıma ve hangi oranda offset’e dayandığı şeffaf olmalıdır. Ayrıca kullanılan kredilerin projeleri hakkında bilgiler (coğrafya, proje tipi, doğrulayan kuruluş vb.) raporlarda sunulabilir.
Sonuç olarak, en iyi uygulama emisyon dengelemesine mümkün olduğunca az ihtiyaç duyacak şekilde gerçek emisyon azaltımlarını maksimize etmek ve kaçınılmaz olarak ihtiyaç duyulan dengeleme için de azami titizlikte kaliteli, güvenilir krediler kullanmaktır. Hatta ISO, imkan ve konteksi elveren kuruluşların net sıfır sonrası dönemde net pozitif (atmosferden net çekim) hedeflerine yönelmesini dahi önermektedir. Örneğin bazı şirketler 2040’ta net sıfıra ulaşıp 2050’de net negatif emisyona geçme taahhüdü vermeye başlamıştır.
İzleme, Ölçüm ve Raporlama: Hedef belirlendikten ve uygulama başladıkten sonra en kritik konu, ilerlemenin düzenli izlenmesi ve raporlanmasıdır. TSRS 2 kapsamında işletmeler, iklimle ilgili hedeflere yönelik performanslarını ve trendleri her raporlama döneminde açıklamalıdır. Bu, yıl bazında emisyon verilerinin hedefle kıyaslanmasını ve sapmaların analizini içerir. Etkili bir izleme ve raporlama için şunlar yapılmalı:
Yıllık Emisyon Ölçümü: Her yıl sera gazı envanteri güncellenerek emisyonlar yeniden hesaplanır. Hesaplama yönteminde tutarlılık sağlanmalı; eğer metodolojide bir değişiklik olursa geriye dönük veriler uyumlu hale getirilmelidir. İlgili metrikler (ör. ton CO₂e) yıllar bazında hedeflenen değerlerle karşılaştırılır.
Performans Değerlendirmesi: Elde edilen yıllık emisyonlar, ara hedeflerle karşılaştırılarak ne durumda olunduğu belirlenir. TSRS 2, her bir hedef için o yılki gerçekleşme ile trendlerdeki değişikliklerin analizini talep eder. Örneğin hedeflenen %5 azaltıma karşı %3 gerçekleştiyse, bunun nedenleri ve telafi planları raporda tartışılabilir.
Düzenli Raporlama: Emisyonlar ve hedef ilerlemesi, yıllık sürdürülebilirlik raporları veya entegre raporların bir parçası olarak kamuya açıklanır. TSRS 2 ve TSRS 1 uyarınca bu açıklamaların finansal raporların kullanıcısına faydalı olacak şekilde doğru, kapsamlı ve tutarlı olması esastır. Hedefe ilişkin bilgiler TSRS raporunun Metrikler ve Hedefler bölümünde odaklanmış biçimde sunulmalıdır.
Şeffaflık ve Bütünlük: ISO’nun şeffaflık, dürüstlük ve hesap verebilirlik ilkesi gereği, raporlanan bilgiler başarımı abartmamalı, hataları gizlememeli, başarıları objektif şekilde sunmalıdır. Net sıfır hedefi yolunda ilerleme verileri bağımsız bir üçüncü tarafça doğrulanmalı veya denetlenmelidir. Veri doğruluğu, paydaşların güvenini kazanmak açısından kritiktir.
İletişim: Raporlar dışında da paydaş iletişimi sürdürülmelidir. Çalışanlara iç iletişimle ilerleme duyuruları yapmak, yatırımcılara sunumlarda iklim hedefi performansını göstermek, kamuoyu ile web sitesi üzerinden verileri paylaşmak gibi uygulamalar şeffaflığı pekiştirir. Kamu kurumları için, vatandaşlara yönelik bilgilendirme toplantıları veya web panoları düşünülebilir.
TSRS ayrıca, hedef değişiklikleri olursa bunların ve gerekçelerinin açıklanmasını zorunlu tutar. Dolayısıyla raporlama kapsamında, eğer hedefte revizyon yapılmışsa (örneğin hedef yılını öne çekme, oranı artırma gibi olumlu ya da tam tersi güncellemeler), bunlar net şekilde belirtilmelidir. İyi bir izleme ve raporlama döngüsü, kurum içi öğrenmeyi de sağlar; hangi önlemlerin istenen sonucu verip vermediği ortaya çıkar ve gerekli durumlarda stratejide düzeltici adımlar atılabilir.
Doğrulama (Validasyon) ve Sürekli İyileştirme: Emisyon verilerinin ve hedefe yönelik ilerleme beyanlarının bağımsız doğrulaması, kurumsal iklim hedefi yönetiminin ayrılmaz bir parçasıdır. ISO 14064-3 ve ISO 14065 standartları, sera gazı beyanlarının üçüncü taraflarca doğrulanması için prensip ve gereklilikleri ortaya koyar. ISO Net Sıfır rehberi de “verilerin ve iddiaların bağımsız ve yetkin üçüncü taraflarca yıllık olarak doğrulanmasını” güçlü biçimde tavsiye etmektedir. TSRS 2 de şirketlere, belirledikleri hedefin ve kullandıkları metodolojinin üçüncü bir tarafça doğrulanıp doğrulanmadığını açıklamalarını önerir. Birçok şirket, mutlak emisyon azaltım hedeflerini SBTi gibi inisiyatiflere onaylatmakta; yıllık emisyon verilerini ise akredite denetim firmalarına doğrulattırmaktadır. Böylece hem iç güvence sağlanır hem de rapora konulan “doğruluk beyanı” ile paydaş güveni artar.
Sürekli iyileştirme ise hedef yönetiminde esnekliği ve öğrenmeyi ifade eder. İklim bilimi, teknoloji ve iş koşulları zamanla değişebileceğinden, hedefler ve planlar dinamik şekilde gözden geçirilmelidir. ISO IWA 42, kararların yeni bilimsel kanıtlar ışığında düzenli olarak yenilenmesini ve politikaların uyarlanmasını önerir. Bu kapsamda kurumlar:
Belirli aralıklarla (ör. her 5 yılda bir) iklim hedeflerini güncelleme gereğini değerlendirmelidir. Eğer bilim “daha hızlı azaltım” derse veya sektörünün emisyon yoğunluğu beklentisi değişirse, hedefini daha iddialı hale getirmeyi düşünebilir.
İşletmenin faaliyetlerinde büyük değişiklikler (birleşme, satın alma, yeni iş kolu vb.) varsa, hedef kapsam ve seviyesini yeniden ele almalıdır. Gerekirse baz yıl emisyonları yeniden hesaplayıp “re-baselining” yapılabilir.
Ulaşılan veya ulaşılması yakın ara hedefler için daha ileri yeni hedefler belirlenebilir. Örneğin 2030 hedefini 2028’de yakalayan bir şirket, 2035 için daha agresif bir hedef koyabilir.
Başarılmayan ara hedefler için sebepler analiz edilip telafi planları oluşturulmalıdır.
TSRS 2’nin 34(b) bendi, işletmelerin hedef gözden geçirme süreçlerini açıklamasını ister. Bu, şirketin ne sıklıkla ve nasıl hedefleri revize etmeyi değerlendirdiğini de ortaya koyar. Sürekli iyileştirme kültürü, net sıfır yolculuğunu bir “kutuyu işaretleme” yaklaşımından ziyade, değişen koşullara adapte olan yaşayan bir süreç haline getirir. Özellikle teknolojik gelişmeler (örneğin yeşil hidrojenin ekonomik hale gelmesi gibi) yeni fırsatlar sunabilir; bunlar hedef revizyonlarıyla yansıtılmalıdır.
Yukarıdaki adımlar döngüsel bir süreç olarak görülmelidir. İklim değişikliğiyle mücadele uzun soluklu bir dönüşüm gerektirir ve bu rehberde anlatılan süreç, kurumu her yıl daha ileriye taşıyan bir sürekli döngü olarak işler.
Büyük Şirketler ve KOBİ’ler İçin Uygulama Önerileri
Her ne kadar temel prensipler tüm kuruluşlar için geçerli olsa da, ölçeğe bağlı olarak hedef belirleme ve yönetimi pratiklerinde farklılıklar olabilir. Aşağıda büyük ölçekli şirketlerle KOBİ’ler arasındaki farklara değinilmiştir:
Büyük Ölçekli Şirketler: Genellikle TSRS kapsamına giren, halka açık veya geniş paydaş kitlesine sahip büyük şirketler daha katı raporlama ve denetim beklentileriyle karşı karşıyadır. Bu şirketlerin emisyon envanterleri detaylı ve kapsamlı olmalı; mümkünse tüm Kapsam 3 kategorilerini içermelidir. Yönetişim yapıları içinde iklim değişikliği genellikle üst kurul seviyesinde ele alınır ve profesyonel ekiplerce yönetilir. Büyük şirketler bilim temelli hedef taahhütlerine (SBTi gibi) katılarak hedeflerini uluslararası standartlara doğrulatabilir. Ayrıca finansman tarafında, yeşil yatırımcı kriterlerini karşılamak için iddialı hedefler koymaları gerekebilir. Doğrulama ve denetim mekanizmaları genelde güçlüdür: Bağımsız doğrulama şirketleri her yıl emisyon verilerini ve sürdürülebilirlik raporlarını denetler. ISO rehberi, düzenleyicilere büyük organizasyonlardan başlamalarını ve sıkı doğrulama şartları getirmelerini önerirken, küçükler için kapasiteye göre kademeli yaklaşımlar benimsemeyi tavsiye eder. Dolayısıyla büyük şirketler için hesap verebilirlik ve şeffaflık birincil önemdedir; iddialarını kanıtlarla desteklemeleri şarttır (örneğin net sıfır yol haritasını yayınlamak, yıllık ilerleme skorlarını paylaşmak gibi). Finansal güçleri daha yüksek olduğundan AR-GE ve inovasyona yatırım yaparak zor emisyon kaynaklarını (ör. süreç emisyonları, hammaddeler) azaltma teknolojilerine öncülük edebilirler. Bir diğer nokta, büyük şirketlerin tedarik zinciri üzerinde etkisi olmasıdır; kendi hedeflerine ulaşmak için tedarikçilerini de emisyon azaltımı konusunda teşvik etmeli, hatta şart koşmalıdırlar.
Küçük ve Orta Büyüklükte İşletmeler (KOBİ’ler): KOBİ’ler genelde sınırlı kaynak ve uzmanlığa sahip olmakla birlikte, iklim hedefleri belirleyerek rekabette avantaj elde edebilirler. Çoğu KOBİ henüz TSRS kapsamındaki zorunlu raporlamaya tabi olmayabilir, ancak büyük müşterilerinin veya uluslararası pazarların baskısı ile gönüllü olarak raporlama ihtiyacı hissedebilirler. KOBİ’lerin yaklaşımında ölçeklenebilirlik önemlidir: Öncelikle en büyük emisyon kalemlerine odaklanarak başlayabilirler (örneğin sadece elektrik ve yakıt tüketiminden kaynaklı Kapsam 1-2 emisyonlarına hedef koymak). Veri toplama ve envanter konusunda basit araçlar veya sektör ortalamaları kullanılabilir; zamanla kapasiteleri arttıkça kapsam genişletilebilir. Hedef belirlerken yoğunluk hedefleri KOBİ’ler için büyüme ile emisyon dengesini kurmada faydalı olabilir, ancak uzun vadede mutlak azaltım sağlamak gerektiği unutulmamalıdır. Küçük işletmeler, net sıfır hedefini doğrudan koymak yerine örneğin karbon nötr sertifikasyonlar ile başlayabilir (PAS 2060 gibi) ve ardından kademeli olarak gerçek azaltım hedefleriyle bunu destekleyebilir. Maliyet önemli bir engel olabileceğinden, KOBİ’ler mevcut teşvik ve finansman imkanlarını (örneğin enerji verimliliği teşvikleri, yeşil kredi programları) araştırıp kullanmalıdır. Ayrıca kolektif inisiyatiflere katılmak faydalı olabilir: Örneğin belirli bir organize sanayi bölgesindeki KOBİ’ler ortak enerji verimliliği projeleri yapabilir ya da sektör derneklerinin iklim programlarına dahil olabilir. ISO, düzenleyicilere küçük organizasyonların denetim/doğrulama kapasitesini hesaba katmayı önerir – bu da KOBİ’ler için esneklik payı anlamına gelir. Örneğin KOBİ’ler için üçüncü taraf doğrulama hemen zorunlu olmayabilir; ancak yine de bağımsız danışmanlık alarak veya basitleştirilmiş doğrulama metotlarıyla verilerini güvence altına almaları tavsiye edilir. Unutulmamalı ki bugün küçük olan bir işletme, büyüdükçe iklim performansı geçmişinin değerlendirilmesiyle karşılaşacaktır. Erken dönemde atılan gönüllü adımlar, gelecekte yasal zorunluluklar geldiğinde hazırlıklı olmayı sağlar. KOBİ’ler için hazırlanmış rehber dokümanlar ve eğitimlerden (örneğin KOBİ İklim Hub’ı gibi platformlar) yararlanarak kapasitelerini geliştirebilirler.
Kamu Kurumları İçin Ek Yönlendirmeler ve Örnekler
Kamu kurumları (bakanlıklar, belediyeler, kamu işletmeleri vb.), sera gazı azaltım hedefleri belirlerken hem kurumsal operasyonlarını hem de etki alanlarını dikkate almalıdır. Özel sektörden farklı olarak, kamu kurumlarının hedefleri genellikle bir bölgenin veya sektörün emisyonlarını da kapsayabilir ve ulusal hedeflerle doğrudan bağlantılıdır. İşte kamu sektörü için bazı rehberlik noktaları:
Ulusal Politikalarla Uyum: Kamu kurumları, ülkenin uluslararası iklim taahhütleri ve ulusal iklim stratejilerine katkı sağlama sorumluluğundadır. Türkiye’nin 2030 için belirlediği emisyon azaltım hedefleri ve 2053 net sıfır vizyonu, kamu kurumları için çerçeve oluşturur. Örneğin bir enerji bakanlığı, 2030’a kadar elektrik üretiminde %X yenilenebilir enerji hedefi koyarak ulusal NDC’ye katkıda bulunabilir. Hedefler belirlenirken mevcut ulusal strateji belgeleri (İklim Kanunu taslakları, kalkınma planlarındaki yeşil dönüşüm hedefleri vb.) göz önüne alınmalıdır.
Kurumsal ve Bölgesel Sınırlar: Bir kamu kurumu, kendi operasyonel emisyonları için hedef koymanın yanı sıra, yetki alanındaki emisyonlar için de hedef belirleyebilir. Örneğin bir belediye, kendi binaları ve araç filosu için 2030’a kadar karbon nötr olma hedefi koyarken (kurumsal hedef), şehir genelinde sera gazı emisyonlarını 2040’a dek %50 azaltma gibi daha geniş bir hedef de ortaya koyabilir (bölgesel hedef). ISO IWA 42, “bir bölgesel/şehir yönetimi, sınırları içindeki tüm emisyonlardan tek başına sorumlu olmasa da, o bölgeye giren-çıkan ürün ve hizmetlerin emisyonlarını politikalar ve iş birlikleri yoluyla etkilemek için sorumluluk almalıdır” demektedir. Bu, kamu otoritelerinin kendi doğrudan emisyonlarının ötesinde, düzenleyici ve teşvik edici gücünü kullanarak geniş kapsamlı azaltım sağlaması anlamına gelir.
Toplumsal ve Ekolojik Fayda Entegrasyonu: Kamu sektörü hedeflerinde, sadece karbon sayıları değil, aynı zamanda yerel hava kalitesi, trafik azaltma, istihdam, biyoçeşitlilik gibi yan faydalar da gözetilir. Örneğin bir belediyenin iklim eylem planı, güneş enerjisi yatırımlarıyla hem emisyon azaltımını hem de yerel istihdamı artırmayı hedefleyebilir. ISO net sıfır ilkeleri arasında eşitlik ve adil geçiş önemli yer tutar; kamu kurumları iklim hedeflerini planlarken düşük gelirli kesimleri, kırılgan grupları ve çalışanları koruyacak önlemleri entegre etmelidir. Adil dönüşüm prensibi, kömür gibi karbon yoğun sektörlerden çıkışta yeni iş imkanları yaratmak gibi politikaları içerir ve kamu otoritelerinin sorumluluk alanındadır.
Yönetişim ve Katılım: Kamu kurumlarında hedef belirleme süreci şeffaf ve katılımcı olmalıdır. Paydaş katılımı (STK’lar, akademi, özel sektör, vatandaşlar) sağlanarak hedefler ve eylem planları ortak akıl ile oluşturulursa, uygulamada başarı şansı artar. ISO rehberinde, özellikle şehir ve bölge düzeyindeki net sıfır girişimlerinde kapsayıcı yönetişim vurgulanır; uzmanların ve etkilenen grupların karar süreçlerine dahil edilmesi önerilir. Örneğin bir belediye, iklim eylem planını hazırlarken halkın görüşüne sunup geri bildirim alabilir.
Kaynak ve Finansman Planlaması: Kamu için bütçe kısıtları önemli bir faktördür. Emisyon azaltım projeleri (toplu taşıma iyileştirmeleri, bina izolasyonları, yenilenebilir enerji yatırımları vb.) için gerekli finansman uzun vadeli planlanmalıdır. Yeşil tahviller, uluslararası fonlar (Green Climate Fund vb.) veya ikili iş birlikleri ile finansman imkanları araştırılabilir. Ayrıca merkezi hükümet, yerel yönetimlerin iklim hedeflerini gerçekleştirmesi için teşvik ve destek mekanizmaları oluşturabilir.
Örnek Hedefler: Kamu kurumlarına birkaç farazi örnek verelim:
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, kendi hizmet binaları ve araçlarından kaynaklı emisyonları 2030’a kadar %40 azaltmayı, 2040’ta net sıfıra ulaşmayı hedefleyebilir. Bunu gerçekleştirmek için binalarda enerji verimliliği, yeşil elektrik kullanımı ve araçlarda elektrikli/hibrit dönüşüm planı yapar. Aynı bakanlık, ülke genelinde sektörlere yönelik de 2030’da belirli azaltım yüzdeleri öngören politikalar hazırlayarak ulusal hedefe katkı sağlar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2025’e kadar kurumsal karbon nötr olmayı (yıllık faaliyet emisyonlarını tamamını dengelemeyi) planlarken, 2050’ye kadar İstanbul şehri için net sıfır vizyonu ortaya koyabilir. Bu kapsamda şehir genelinde enerji, ulaşım, atık ve diğer sektörleri kapsayan bir iklim eylem planı uygular. Ara hedef olarak 2030’da şehir emisyonlarını 2018 seviyesine göre %35 azaltma hedefi açıklayabilir. Bu hedeflere ulaşma ilerlemesini yıllık sürdürülebilirlik raporlarında ve web sitesinde yayınlar, bağımsız kuruluşlardan düzenli değerlendirmeler ister.
Bir Kamu Üniversitesi, 2030’a kadar kampüs emisyonlarında (ısıtma, elektrik, ulaşım dahil) %50 azalma hedefi koyabilir. Öğrenciler ve akademisyenlerin katılımıyla “yeşil kampüs” programı yürütür, enerjisini yenilenebilir kaynaklara çevirir, binalarda iyileştirmeler yapar ve kalan emisyonlar için orman kredileriyle karbon nötr diplomalar vermeye başlar. Bu sayede hem eğitim hem örnek olma misyonunu pekiştirir.
Doğrulama ve Hesap Verebilirlik: Kamu kurumlarında özel sektöre kıyasla üçüncü taraf denetimi zorunluluğu her zaman olmayabilir. ISO rehberi, bazı kamu kuruluşlarının ilerlemeyi harici denetim yerine kamusal katılım protokolleriyle izlediğini not etmektedir. Örneğin, belediyelerde bağımsız bir İklim Danışma Kurulu kurularak hedef ilerlemesi sivil toplum ve uzmanlarca izlenebilir. Yine de, özellikle uluslararası fon kullanan veya şehir ağlarına (C40, ICLEI gibi) dahil olan kamu birimleri için sera gazı envanterinin ve raporların bağımsız doğrulanması artan bir beklentidir. Kamuda hesap verebilirlik mekanizmaları (meclis denetimi, Sayıştay incelemeleri vb.) iklim hedeflerini de kapsayacak şekilde güncellenebilir.
Kamu kurumları, hem politikalar yoluyla geniş kitleleri etkiledikleri hem de örnek teşkil ettikleri için iklim hedeflerinde liderlik rolü üstlenmelidir. Özel sektörden de kendi operasyonları ve tedarik süreçleriyle ilgili beklentiler oluşturabilirler (yeşil kamu alımları gibi). Sonuç olarak, kamu ve özel sektör hedeflerinin birbirini güçlendirdiği bir düzenek, Türkiye’nin sürdürülebilirlik taahhütlerine ulaşmasını hızlandıracaktır.
Sonuç ve Özet
TSRS 1 ve 2 çerçevesinde sera gazı emisyon azaltım hedefi belirlemek, kurumların hem stratejik planlama hem de şeffaf raporlama açısından yoğun emek gerektiren bir süreçtir. ISO IWA 42:2022 Net Sıfır Rehberi ise bu sürece ilişkin kapsamlı prensipler sunarak, hedeflerin güvenilir ve iddialı olmasını sağlamaya yardımcı olur. Bu rehberde ele aldığımız üzere:
Net sıfır ve karbon nötr kavramları doğru anlaşılmalı; net sıfır uzun vadeli derin dekarbonizasyonu, karbon nötrlük ise kısa vadeli dengeleme odaklı yaklaşımları ifade eder. Kuruluşlar, nihai olarak net sıfıra ulaşmayı hedeflemeli; bu yolda geçici olarak karbon nötr adımlardan yararlanabilir ancak esas odak emisyon azaltımı olmalıdır.
TSRS gereklilikleri doğrultusunda emisyon azaltım hedefi belirlerken, baz yıl ve kapsam net tanımlanmalı, bilimsel dayanak ve ulusal/uluslararası hedeflerle uyum gözetilmeli, ara hedefler ve kilometre taşları planlanmalı, mutlak/yoğunluk hedef tercihleri açıklanmalı, net ve brüt hedef ayrımı şeffaf yapılmalıdır. Hedefe ulaşım stratejisi detaylandırılıp kurumsal yönetim organlarınca onaylanmalı, şirket geneline entegre edilmelidir.
ISO IWA 42’nin öne çıkardığı yönetişim, dengeleme, doğrulama ve iletişim ilkeleri, başarılı bir hedef yönetiminin temel taşlarıdır: Üst yönetim sahiplenmesi ve iyi yönetişim yapıları kurulması; azaltım önceliğiyle hareket edilip yalnız artık emisyonların yüksek kaliteli projelerle dengelenmesi; verilerin, hedeflerin ve ilerlemenin bağımsız şekilde doğrulanarak güvence altına alınması; şeffaf, doğru ve düzenli iletişimle paydaşların bilgilendirilmesi.
Rehber, farklı ölçeklere uyarlanabilir şekilde tasarlanmıştır. Büyük şirketler kapsamlı raporlama ve denetim altında yüksek standartları karşılamaya odaklanırken, KOBİ’ler kapasiteleri ölçüsünde kademeli bir yaklaşım izleyebilir. Kamu kurumları ise hem kendi emisyonları hem de toplum genelini yönlendiren rolleri nedeniyle, hedef belirlerken kamusal fayda, adil geçiş ve ulusal stratejilerle uyum gibi boyutları dikkate almalıdır.

Bir yanıt yazın