Tekstil Sektöründe Sürdürülebilirlik

Tekstil Sektöründe Sürdürülebilirlik

Tekstil sektörü, tasarım, üretim ve dağıtım aşamalarında geniş bir tedarik zincirini kullanırken çeşitli kimyasal maddelerin kullanımını içerir. Bu kimyasalların çevreye ve insan sağlığına olan etkileri, sektörde sürdürülebilirlik uygulamalarının önemini giderek artırmıştır. Kimyasalların güvenli yönetimi ve yasaklı maddelerle ilgili düzenlemelere uyum sağlanması, şirketlerin itibarını koruma ve yasal risklerden kaçınma açısından kritik bir rol oynar. Bu yazıda, kimyasalların yönetimi ile ilgili belirlenebilecek hedefler ve SASB (Sustainability Accounting Standards Board) standartlarına göre izlenebilecek metrikler ele alınacaktır.

Kimyasalların Yönetimi Neden Önemlidir?

Kimyasal maddeler, tekstil ürünlerinde boyalar, yapıştırıcılar, su geçirmezlik işlemleri gibi birçok amaçla kullanılır. Ancak bazı kimyasallar, insan sağlığı üzerinde zararlı etkiler yaratabilir ve doğaya zarar verebilir. Yasaklanmış veya düzenlemeye tabi kimyasalların ürünlerde bulunması, şirketler için geri çağırma süreçlerine, dava risklerine ve itibar kaybına yol açabilir.

Bu nedenle şirketlerin kimyasalların güvenli kullanımını sağlamak ve yasaklı maddeler listeleri (RSL) gibi araçlar kullanarak ürünlerini düzenlemelere uygun hale getirmesi gerekmektedir. Ayrıca, tüketici beklentilerini karşılamak adına çevre dostu ve güvenli alternatiflerin geliştirilmesi, tedarikçilerle aktif işbirliği yapılması ve üretim süreçlerinde kimyasal risklerin azaltılması büyük önem taşır.

Kimyasalların Yönetiminde Belirlenebilecek Hedefler

Tekstil sektöründe kimyasalların yönetimiyle ilgili çeşitli hedefler belirlenebilir. Bu hedefler, şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini desteklerken aynı zamanda uzun vadeli büyümelerini güvence altına alır.

  1. Zararlı Kimyasalların Azaltılması veya Ortadan Kaldırılması: Şirketler, belirli bir zaman aralığında ürünlerinde bulunan zararlı kimyasalları tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyebilir. Örneğin, 5 yıl içinde tüm ürünlerde yasaklı kimyasalların kullanımının durdurulması bu hedeflerden biri olabilir.
  2. Yeşil Kimya İlkelerinin Uygulanması: Yeşil kimya, çevreye zarar vermeyen kimyasal süreçlerin ve malzemelerin kullanımını teşvik eder. Şirketler, yeni ürünlerinin %80’ini yeşil kimya ilkelerine göre tasarlamayı hedefleyebilir.
  3. Tedarikçi Uygunluğu: Kimyasal yönetimi süreçlerine katılan ve bu alanda sertifikasyon sağlayan tedarikçilerin oranının artırılması da önemli bir hedeftir. Örneğin, 3 yıl içinde Tier 1 tedarikçilerin %100’ünün kimyasal yönetimi konusunda sertifikalı olması gibi.
  4. Kimyasal Testlerin Yaygınlaştırılması: Bitmiş ürünlerin yasaklı kimyasallar açısından test edilme sıklığı artırılabilir. Rastgele testlerin belirli bir oranda artması, ürün güvenliğini sağlama konusunda etkili bir yöntemdir.
  5. Sürdürülebilir Sertifikasyon Oranı: Ürünlerin kimyasal içeriklerinin güvenli olduğunu doğrulayan sertifikalara sahip olması hedeflenebilir. Bu sertifikalar arasında OEKO-TEX, Bluesign gibi kimyasal güvenlik standartları bulunur.

SASB Standartlarına Göre Kimyasal Yönetim Metrikleri

SASB standartları, şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını izlemek ve raporlamak için belirlenen endüstri bazlı metrikler sağlar. Tekstil sektöründe kimyasalların yönetimi ile ilgili SASB standartlarına göre izlenebilecek bazı önemli metrikler şunlardır:

  1. Yasaklı Maddelere Uyum (CG-AA-250a.1): Bu metrik, şirketlerin ürünlerinin yasaklı maddeler düzenlemelerine uygunluğunu sağlamak için kullandığı süreçleri ele alır. Bu süreçler arasında laboratuvar testleri, yasaklı maddeler listelerinin uygulanması ve tedarikçi anlaşmaları yer alır. Şirket, kimyasal içeriklerin test edilme sıklığını, kullanılan test yöntemlerini ve hangi tedarikçilerin bu süreçlere dahil edildiğini açıklar.
  2. Kimyasal Risklerin Yönetimi (CG-AA-250a.2): Şirketler, ürünlerinde kullanılan kimyasalların risklerini değerlendirme ve yönetme süreçlerini açıklamalıdır. Tehlikeye dayalı veya risk temelli yaklaşımlar kullanılarak, zararlı kimyasalların kullanımını sınırlandırabilir veya ortadan kaldırabilirler. Bu metrik, kimyasal yönetimi stratejilerinin nasıl oluşturulduğunu ve tedarikçilerle nasıl işbirliği yapıldığını değerlendirmeyi sağlar.
  3. Tedarikçilerin Sertifikasyon Oranı (CG-AA-430a.2): Birinci derece tedarikçilerin ve daha alt tedarikçilerin sürdürülebilirlik sertifikalarına sahip olma oranını ölçer. Örneğin, Higg Facility Environmental Module (Higg FEM) gibi programlara katılım sağlayan tedarikçilerin yüzdesi bu metrikle izlenir.
  4. Bitmiş Ürün Testlerinin Sıklığı: Bitmiş ürünlerin yasaklı maddeler açısından rastgele test edilme oranını ölçen bu metrik, kimyasal içeriklerin düzenli olarak kontrol altında tutulmasını sağlar.
  5. Kimyasal İçerik Sertifikasyon Oranı: Ürünlerde kullanılan kimyasal maddelerin güvenli olduğunu doğrulayan üçüncü taraf sertifikalarına sahip ürünlerin yüzdesini ölçen bu metrik, sürdürülebilir kimyasal yönetimi açısından önemlidir. OEKO-TEX, Bluesign ve Intertek Eco-Certification gibi sertifikalar örnek olarak verilebilir.

Çevresel Etkiler ve Tedarik Zinciri Yönetimi

Tekstil, aksesuar ve ayakkabı sektörlerinde, küresel tedarik zincirinin çevresel etkileri önemli bir endişe kaynağıdır. Bu etkiler, su kullanımı, kimyasal kirlilik ve enerji tüketiminden kaynaklanan hava kirliliği gibi birçok farklı alanda kendini gösterir. Özellikle tekstil boyama ve tabaklama işlemleri suya büyük oranda ihtiyaç duyar ve bu işlemler sonucunda oluşan kimyasal atıklar su kirliliğine neden olur. Bununla birlikte, sektördeki enerji kullanımı ve bazı üretim süreçleri hava kirliliğine yol açar.

Tedarik Zincirinde Çevresel Riskler ve Yönetimi

Sektörün büyük ölçüde gelişmekte olan ülkelerdeki üreticilere dayalı olması, çevresel düzenlemelerin ve denetimlerin sınırlı olduğu bölgelerde faaliyet gösterilmesine neden olmaktadır. Ancak, tüketicilerden ve paydaşlardan gelen baskılar ile bazı bölgelerde artan düzenlemeler, şirketlerin çevresel etkilerini azaltmak için tedarikçileri ile daha sıkı işbirliği yapmalarını teşvik etmektedir. Tedarikçilerini daha verimli kaynak kullanımı ve kirliliği azaltma konusunda yönlendirebilen şirketler, kaynak kıtlığı ve çevresel düzenlemelerden doğan maliyetleri hafifletebilir.

SASB Standartlarına göre, şirketlerin bu tür çevresel riskleri yönetmek için tedarik zincirlerindeki su kullanımı ve atık su yönetimi gibi kritik alanlara odaklanması önerilir. Bu süreçte kullanılan iki temel metrik şunlardır:

  1. Atık Su İzinlerine Uyum (CG-AA-430a.1): Bu metrik, Tier 1 tedarikçi tesislerinin ve Tier 1’in ötesindeki tedarikçi tesislerinin atık su boşaltma izinlerine veya sözleşme gerekliliklerine uyum oranını ölçer. Tedarikçiler, yerel düzenlemelere uygun şekilde atık su deşarjını yönetmeli ve test süreçlerini tamamlamalıdır. Şirketler, bu tesislerin atık su yönetimi performansını izleyerek çevresel riskleri azaltabilir.
  2. Sürdürülebilirlik Değerlendirme Modüllerinin Tamamlanma Oranı (CG-AA-430a.2): Bu metrik, Tier 1 tedarikçi tesislerinin ve Tier 1’in ötesindeki tedarikçi tesislerinin Sürdürülebilir Giyim Koalisyonu’nun (SAC) Higg Facility Environmental Module (Higg FEM) gibi çevresel değerlendirme modüllerini tamamlamış olma yüzdesini ölçer. Şirketler, tedarikçilerinden çevresel performanslarını değerlendiren bu tür sürdürülebilirlik değerlendirmelerini tamamlamalarını talep ederek çevresel etkilerini azaltabilir.

Su Kullanımı ve Atık Su Yönetimi

Tekstil sektöründeki en önemli çevresel etkilerden biri su kullanımıdır. Su, boyama, tabaklama, yıkama ve diğer ıslak işlemler için büyük miktarda kullanılır. Bu işlemler sırasında ortaya çıkan atık sular, yerel ekosistemler için büyük bir tehdit oluşturabilir. Su kirliliğini kontrol altına almak için tedarikçi tesislerin atık su arıtma sistemlerine sahip olması ve bu tesislerin atık su yönetimi standartlarına uygun şekilde faaliyet göstermesi kritik öneme sahiptir.

Şirketler, tedarik zincirindeki tesislerde kullanılan suyun verimli şekilde yönetilmesini sağlamak için şu yöntemleri kullanabilir:

  • Birincil Arıtma: Katıların çökmesi ve yağın ayrılması gibi temel fiziksel işlemleri içerir.
  • İkincil Arıtma: Organik maddelerin biyolojik olarak parçalanmasını sağlar.
  • Üçüncül Arıtma: Su kalitesini daha da artırmak için dezenfeksiyon veya filtreleme gibi ek yöntemler kullanılır.

Çevresel Sürdürülebilirlik Değerlendirmeleri

Sektördeki şirketler, sürdürülebilirlik değerlendirmelerini tedarik zincirindeki tüm seviyelerde gerçekleştirmelidir. Higg Facility Environmental Module (Higg FEM) gibi değerlendirmeler, su, enerji, atık ve kimyasal yönetimi gibi kritik çevresel kategorilerde tedarikçilerin performansını izler. Şirketler, bu değerlendirmeleri tamamlayan tedarikçilerini ödüllendirebilir ve çevresel performanslarını geliştiren tedarikçilerin sayısını artırmayı hedefleyebilir.

Tedarik Zincirinde İşçi Koşulları Yönetiminin Önemi

Tedarik zincirindeki olumsuz işçi koşulları, yüksek profilli iş sağlığı ve güvenliği ihlalleri ya da iş gücüyle ilgili grev ve iş durdurmaları gibi olaylar sonucunda artan düzenleyici baskılar nedeniyle şirketlerin operasyonlarını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, bu olaylar şirketlerin kısa ve uzun vadeli maliyetlerini artırabilir ve satışları olumsuz yönde etkileyebilir. İyi bir tedarik zinciri standartları belirleyen, tedarikçileri düzenli olarak denetleyen ve çalışma koşullarını iyileştirmeye yönelik işbirlikleri kuran şirketler, hissedar değerini uzun vadede koruma konusunda daha başarılı olabilirler.

Belirlenebilecek Hedefler

  • Tedarikçi Denetimleri: Şirketler, birinci derece (Tier 1) tedarikçi tesisleri ve alt tedarikçi tesislerinde düzenli işçi hakları denetimleri yapmayı hedefleyebilir. Bu denetimlerin %100’ünün bir üçüncü taraf denetçi tarafından gerçekleştirilmesini amaçlayabilirler.
  • Uygunluk Oranlarının Artırılması: Denetimler sırasında tespit edilen uyumsuzlukların öncelikli bir şekilde düzeltilmesini sağlama ve bu iyileştirmelerin bir takvim çerçevesinde yapılmasını sağlayacak hedefler koyulabilir. Örneğin, denetim sonrası %90’lık bir iyileştirme oranına ulaşmak.
  • İşçi Sağlığı ve Güvenliği: İş yerinde sağlık ve güvenlik koşullarını iyileştirme, iş kazalarını en aza indirme ve tedarikçilerde sağlık ve güvenlik standartlarına uygunluk oranını artırma hedefi konulabilir.

SASB Standartlarına Göre İzlenmesi Gereken Metrikler

SASB standartları, işçi koşullarının yönetimini izlemek ve değerlendirmek için bazı önemli metrikler belirlemiştir:

  1. CG-AA-430b.1 – Tedarikçi Denetimleri
    • Metrik: Birinci derece (Tier 1) tedarikçi tesisleri ve alt tedarikçi tesislerinin işçi hakları koduna uygunluk açısından denetlenme oranı, ve bu denetimlerin yüzde kaçının üçüncü taraf denetçiler tarafından yapıldığı.
    • Ölçüm: Şirket, tedarikçi tesislerinin denetlenme sıklığını ve bu denetimlerin hangi düzeyde bağımsız denetçiler tarafından yapıldığını izlemelidir.
  2. CG-AA-430b.2 – Öncelikli Uyumsuzluk Oranı ve Düzeltici Eylem Oranı
    • Metrik: Tedarikçi denetimleri sırasında tespit edilen öncelikli uyumsuzlukların oranı ve bu uyumsuzlukların düzeltici eylemlerle giderilme oranı.
    • Ölçüm: Şirket, işçi haklarına dair öncelikli ihlallerin ne kadarının düzeltildiğini ve bu sürecin ne kadar sürede tamamlandığını takip eder.
  3. CG-AA-430b.3 – Çalışma Koşulları ve Çevresel Sağlık ve Güvenlik Riskleri
    • Metrik: Tedarik zincirinde karşılaşılan en büyük çalışma koşulları ve çevresel sağlık ve güvenlik risklerinin açıklanması.
    • Ölçüm: Şirket, tedarik zincirindeki iş gücü risklerini düzenli olarak analiz etmeli ve en sık karşılaşılan sorunlara yönelik çözüm stratejilerini açıklamalıdır. Örneğin, aşırı çalışma saatleri, yetersiz ücretler veya iş sağlığı ve güvenliği standartlarına uymayan koşullar.

Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi İçin Stratejiler

SASB standartlarına uygun şekilde tedarik zincirindeki işçi koşullarını iyileştirmek için bazı stratejiler benimsenebilir:

  • Denetim ve İzleme: Tedarikçilerin çalışma koşullarını denetlemek ve izlemek için kapsamlı denetim programları uygulanabilir. Şirketler, denetimlerde tespit edilen sorunları düzeltici eylemlerle çözmeyi ve bu süreçleri şeffaf bir şekilde raporlamayı hedefleyebilir.
  • Tedarikçi Eğitimi: Tedarikçilere işçi hakları ve iş sağlığı güvenliği konusunda eğitimler vererek, bu konularda farkındalık ve uyum sağlama kapasiteleri artırılabilir.
  • Çok Paydaşlı İşbirlikleri: Şirketler, işçi haklarının korunması için çok paydaşlı girişimlere katılabilir ve bu konuda endüstri genelinde standartlar geliştirilmesine katkıda bulunabilirler.

Ham Maddelerin Tedariki ve Sürdürülebilirlik

Tekstil, aksesuar ve ayakkabı sektörlerinde kullanılan ham maddelerin tedariki, çevresel ve sosyal etkileri yönetmenin en önemli aşamalarından biridir. Sektör, pamuk, deri, yün, kauçuk ve değerli madenler gibi çeşitli ham maddelere dayanır. Ancak bu maddelerin tedarikinde iklim değişikliği, arazi kullanımı, kaynak kıtlığı ve sosyal çatışmalar gibi sorunlar büyük riskler oluşturur. Bu nedenle, şirketlerin ham maddeleri güvenli, sürdürülebilir ve şeffaf bir şekilde tedarik etmeleri önemlidir. Ham madde tedarik zincirindeki risklerin etkin yönetilmemesi, maliyetlerin artmasına, ürün gecikmelerine, marka itibarının zedelenmesine ve gelir kaybına yol açabilir.

Ham Madde Tedarikinde Çevresel ve Sosyal Faktörler

Tekstil ve ayakkabı sektöründe kullanılan ham maddelerin tedariki, farklı çevresel ve sosyal riskler taşır. Bu risklerin yönetilmesi, hem sürdürülebilirlik stratejilerinin başarılı olmasını hem de uzun vadeli iş fırsatlarını korumayı sağlar. Ham madde tedarikinde dikkate alınması gereken temel çevresel ve sosyal faktörler şunlardır:

  1. İklim Değişikliği ve Su Kaynakları: Pamuk gibi su yoğun hammaddeler, su stresi altındaki bölgelerden tedarik edildiğinde iklim değişikliği ile ilgili riskler ortaya çıkar. Şirketler, pamuk gibi malzemelerin tedarik edileceği bölgelerde su kıtlığı risklerini değerlendirip yönetmelidir.
  2. Hayvan Refahı ve İnsan Hakları: Yün, deri ve diğer hayvansal ürünlerin tedariki sırasında hayvan refahı ile ilgili düzenlemelere uyulması önemlidir. Ayrıca, tedarikçilerin iş gücü uygulamaları ve insan haklarına saygı gösterip göstermediği de izlenmelidir. Bu, özellikle işçi haklarının korunmadığı bölgelerden malzeme tedarik edilirken kritik hale gelir.
  3. Kaynak İzlenebilirliği: Şirketlerin ham maddelerinin hangi bölgelerden geldiğini bilmesi ve bu süreçleri izleyebilmesi, kaynak güvenliği ve sosyal sorumluluk açısından önemlidir. Özellikle, çocuk işçiliği gibi sorunların yaygın olduğu bölgelerde izlenebilirlik hayati önem taşır.

SASB Standartlarına Göre Ham Madde Tedarik Metrikleri

SASB standartları, ham madde tedarikindeki riskleri izlemek ve bu süreçleri optimize etmek için kullanılabilecek çeşitli metrikler sunar. Bu metrikler, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için kullanılan ham maddeler ve çevresel ve sosyal etkilerle ilgili performansı ölçer:

  1. CG-AA-440a.3 – Öncelikli Ham Maddelerin Listesi ve Yönetim Stratejisi:
    • Metrik: Şirketin öncelikli ham maddelerinin listesi ve bu maddelerle ilgili çevresel veya sosyal faktörlerin tedarik risklerini nasıl etkilediğinin değerlendirilmesi. Ayrıca, bu riskleri azaltmaya yönelik yönetim stratejileri tartışılır.
    • Ölçüm: Şirketin hangi ham maddeleri önceliklendirdiği ve bu malzemelerin tedarikine yönelik sürdürülebilirlik yönetim stratejileri açıklanır. Örneğin, su stresi altındaki bölgelerden pamuk tedariki riskine karşı nasıl bir strateji izlendiği.
  2. CG-AA-440a.4 – Üçüncü Taraf Standartlarına Göre Sertifikalı Ham Maddeler:
    • Metrik: Şirketin satın aldığı ham maddelerin miktarı (metrik ton) ve bu maddelerin ne kadarının çevresel veya sosyal sertifikalara uygun olduğunun açıklanması.
    • Ölçüm: Üçüncü taraf sertifikalarına sahip malzemelerin yüzdesi (örneğin, OEKO-TEX, Global Organic Textile Standard (GOTS), Fair Trade gibi sertifikalar) ve bu sertifikaların neden seçildiği tartışılır.

Ham Madde Tedarikinde Sürdürülebilirlik Stratejileri

Şirketler, tedarik zincirinde çevresel ve sosyal riskleri yönetmek için çeşitli stratejiler benimseyebilirler:

  • İzlenebilirlik Sistemleri: Tedarik zincirinin şeffaflığını artırmak için ham maddelerin kaynağını izleyebilecek teknolojiler kullanılabilir. Bu, ham madde tedarik süreçlerinin izlenmesine ve iyileştirilmesine katkı sağlar.
  • Alternatif Malzemeler ve Döngüsel Ekonomi: Şirketler, riskli bölgelerden ham madde tedarik etmek yerine yenilikçi alternatif malzemeler kullanmayı hedefleyebilir. Örneğin, geri dönüştürülmüş kumaşların kullanımı bu riski azaltabilir ve döngüsel ekonomiye katkıda bulunabilir.
  • Tedarikçi Eğitim ve İşbirliği: Tedarikçilerle yapılan işbirliği ve eğitim programları, sürdürülebilir tarım ve hayvancılık uygulamalarını destekler. Şirketler, tedarikçilerine sürdürülebilirlik konusunda rehberlik ederek, daha çevre dostu ve sosyal açıdan sorumlu üretim yapmalarını teşvik edebilirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir