Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Avrupa Birliği’nin (AB) sürdürülebilirlik politikaları kapsamında hayata geçirilen Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CSDDD), şirketlerin çevreye ve insan haklarına yönelik sorumluluklarını genişletmek amacıyla oluşturulmuştur. Bu direktifin temel hedefi, şirketlerin iş süreçlerinde ve tedarik zincirlerinde ortaya çıkabilecek insan hakları ihlalleri ve çevresel zararları tespit etmek, önlemek ve bunlarla mücadele etmektir.
Direktife Neden İhtiyaç Duyuldu?
CSDDD’nin yürürlüğe girmesinde birkaç ana sebep öne çıkmıştır:
- Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş: AB’nin sürdürülebilir ekonomi ve toplum yaratma politikası, bu mevzuatın temel dayanaklarından biridir. Sürdürülebilirliğin işletme operasyonlarına daha etkin şekilde entegre edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
- Gönüllü Eylemlerin Yetersizliği: Şirketlerin uluslararası gönüllü çerçeveler (BM, OECD) kapsamında belirli ölçüde sorumluluk aldıkları gözlemlenmiş olsa da, yapılan araştırmalar sürdürülebilirlik ve insan hakları konularının şirket operasyonlarına yeterince entegre edilmediğini ortaya koymuştur. Gönüllü eylemlerin, şirketlerin genellikle tedarik zincirinin yalnızca ilk basamağındaki (Tier 1) etkilerine odaklandığı ve insan hakları ihlallerinin genellikle bu basamakların ötesinde meydana geldiği görülmüştür.
- Hukuki Belirsizlik: AB genelinde çeşitli ülkelerin kendi durum tespiti yasalarını benimsemesi, hukuki bir belirsizlik ve parçalı bir yapıya yol açmıştır. Bu da şirketlerin karşı karşıya kaldığı idari yükleri artırmış ve uyum süreçlerini karmaşık hale getirmiştir. AB’nin tüm üye ülkeleri kapsayan bir yasal çerçeve oluşturulması, bu belirsizliği ortadan kaldırmak adına önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir. Araştırmalar, şirketlerin yaklaşık %70’inin AB çapında uyumlu bir yasal çerçeveye ihtiyaç duyduğunu ortaya koymuştur.
- Uluslararası Rekabet: AB, sürdürülebilirlik konusunda öncü bir rol üstlenirken, diğer ülkelerin (örneğin Kanada, Güney Kore) de benzer durum tespiti yasaları çıkarmayı düşündüğü görülmektedir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler düzeyinde işletmeler ve insan haklarıyla ilgili bağlayıcı bir enstrüman (LBI) üzerine görüşmeler devam etmektedir. Bu bağlamda, Avrupa şirketlerinin bu yasal çerçeve ile rekabet avantajı kazanmaları ve sürdürülebilir geçiş sürecinde öne çıkmaları hedeflenmektedir.
Uluslararası Standartlarla Uyum
CSDDD, uluslararası kabul görmüş kurumsal sürdürülebilirlik durum tespiti standartlarıyla büyük ölçüde uyumludur. Bu standartlar arasında 2011 Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri (UNGPs), OECD Çokuluslu İşletmeler için Rehber İlkeleri (OECD Rehberi) ve ILO Üçlü Bildirgesi yer almaktadır. Bu bağlamda CSDDD, gönüllü çerçevelerden daha ileri giderek, şirketlere zorunlu sürdürülebilirlik sorumlulukları getirmektedir.
Gönüllü Eylemlerin Yetersizliği
CSDDD öncesinde bazı şirketler gönüllü olarak sürdürülebilirlik durum tespiti yapıyor olsalar da, bu tür eylemler genellikle ilk tedarik zinciri halkalarıyla sınırlı kalmış ve daha geniş insan hakları ve çevresel konular göz ardı edilmiştir. Bu da şirketlerin gönüllü uygulamalarının etkinliğini sınırlamıştır. Bu nedenle, bağlayıcı ve daha kapsamlı bir yasal düzenleme ihtiyacı doğmuştur
Hangi Şirketler Kapsama Giriyor?
- AB İçindeki Şirketler ve Grupların Nihai Ana Şirketleri:
- 5.000 ve üzeri çalışanı olan AB merkezli şirketler, yıllık €1,5 milyar ve üzeri dünya çapında net ciroya sahipse, bu şirketler 26 Temmuz 2027’den itibaren CSDDD yükümlülüklerine tabi olacaklar.
- 3.000 ve üzeri çalışanı olan şirketler için ise, €900 milyon ve üzeri dünya çapında net ciroya sahip olmaları durumunda yükümlülükler 26 Temmuz 2028’de yürürlüğe girecek.
- 1.000 ve üzeri çalışanı olan şirketler için €450 milyon ve üzeri dünya çapında net ciroya sahip olmaları durumunda 26 Temmuz 2029’dan itibaren uyum sağlama zorunluluğu getirilmektedir.
- Franchising veya Lisans Anlaşmaları Yapan Şirketler:
- AB’de bağımsız üçüncü taraf şirketlerle franchising veya lisans anlaşmaları yapan şirketler, anlaşmaların ortak kimlik, iş konsepti ve yöntemleri sağladığı ve yıllık en az €22,5 milyon royalty elde ettikleri durumlarda, 26 Temmuz 2029’dan itibaren yükümlülük kapsamına girecek.
- Bu şirketler ayrıca, bir grup içerisinde bulunuyorlarsa ve bu grup dünya çapında €80 milyon ciro elde ediyorsa, uyum sağlama zorunluluğu ile karşılaşacaklar.
3. AB Dışı Şirketlerin Durumu
AB dışında yer alan ve AB içinde faaliyet gösteren şirketler de, AB’de elde ettikleri cirolara göre bu yükümlülüklere tabi olacaktır:
- €1,5 milyar ve üzeri AB net cirosu olan şirketler için yükümlülükler 26 Temmuz 2027’de başlayacaktır.
- €900 milyon ve üzeri AB net cirosu olan şirketler için uyum yükümlülüğü 26 Temmuz 2028’de yürürlüğe girecek.
- €450 milyon ve üzeri AB net cirosu olan şirketler ise 26 Temmuz 2029’dan itibaren CSDDD kapsamında olacaktır.
- Franchising veya Lisans Anlaşmaları Yapan AB Dışı Şirketler:
- AB’de bağımsız üçüncü taraf şirketlerle franchising veya lisans anlaşmaları yapan ve bu anlaşmalar sonucunda €22,5 milyon veya daha fazla royalty elde eden şirketler, AB’de 26 Temmuz 2029 tarihine kadar uyum sağlamalıdır. Aynı zamanda bu şirketler, eğer bir grup içinde yer alıyorsa ve bu grup AB içinde €80 milyon ciro elde ediyorsa, bu yükümlülüklere tabi olacaktır.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi Neleri Kapsıyor?
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CSDDD), büyük şirketlerin insan hakları ve çevreye olan etkilerini tespit etmelerini, bu etkileri azaltmak veya önlemek için gerekli adımları atmalarını zorunlu kılmaktadır. “Önemli Kapsam (Material Scope)”, bu direktifin hangi hakları, çevresel etkileri ve iş faaliyetlerini kapsadığı anlamına gelir. Şirketlerin bu kapsamda hangi yükümlülüklere tabi olduğunu anlamaları, uyum sürecinde atılması gereken adımlar açısından kritik öneme sahiptir.
1. Hangi İnsan Hakları Kapsanıyor?
CSDDD, uluslararası insan hakları standartlarına dayalı bir çerçeve sunar. Bu çerçevede yer alan haklar arasında aşağıdaki konular öne çıkar:
- Yaşam Hakkı: Her bireyin yaşam hakkına sahip olması.
- Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması: Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi kurumların belirlediği çocuk işçiliğine dair yasaklar.
- Zorla Çalıştırmanın Yasaklanması: Kişilerin özgürlüğünün kısıtlanarak zorla çalıştırılmasının önlenmesi.
- Adil Çalışma Koşulları: Çalışanların uygun çalışma saatleri, güvenlik ve adil ücret alma hakkı.
Bu haklar, Birleşmiş Milletler’in İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri (UNGPs) ve ILO’nun ilgili sözleşmeleri gibi uluslararası anlaşmalardan türetilmiştir.
2. Hangi Çevresel Etkiler Kapsanıyor?
CSDDD, şirketlerin çevreye olan olumsuz etkilerini de kapsamaktadır. Bu kapsam, çevresel zararın insan hakları üzerindeki etkilerini de göz önüne alır ve belirli uluslararası çevre anlaşmalarına dayanmaktadır:
- Kirliliğin Önlenmesi: Şirketlerin faaliyetlerinden kaynaklanan su, hava ve toprak kirliliğinin önlenmesi.
- Biyolojik Çeşitliliğin Korunması: Doğal ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması.
- Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı: Su, toprak ve enerji gibi doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi.
Bu çevresel etkiler, şirketlerin doğrudan operasyonları kadar, tedarik zincirleri aracılığıyla gerçekleşen etkileri de kapsar. CSDDD, yalnızca çevresel etkileri azaltma değil, aynı zamanda doğal kaynakların korunması ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda da somut adımlar atmayı hedeflemektedir.
3. İş Faaliyetleri ve Tedarik Zinciri Yönetimi
CSDDD, sadece şirketlerin kendi operasyonları ile sınırlı kalmaz; aynı zamanda şirketlerin tedarik zincirlerinde yer alan iş ortaklarının faaliyetlerini de kapsar. Bu bağlamda, “chain of activities” (faaliyet zinciri) olarak adlandırılan kavram, hem şirketin doğrudan iş ortaklarını hem de bu iş ortaklarının tedarikçilerini içermektedir:
- Yukarı Yönlü (Upstream) Faaliyetler: Üretim ve tedarik zincirinin başlangıç aşamalarını ifade eder. Bu aşamalarda ham madde tedariği, üretim süreçleri ve lojistik gibi konular yer alır. Örneğin, bir tekstil şirketi için bu aşama, kumaşın üretilmesinden itibaren başlar.
- Aşağı Yönlü (Downstream) Faaliyetler: Şirketlerin ürün veya hizmetlerini nihai tüketicilere ulaştıran aşamalardır. Bu aşama, genellikle dağıtım, perakende ve nihai tüketiciye ulaşımı içerir.
CSDDD’nin amacı, şirketlerin kendi faaliyetlerinin ötesine geçerek, tedarik zincirlerinde de insan hakları ve çevreye olan olumsuz etkileri denetlemelerini sağlamaktır. Bu, sadece doğrudan iş ortaklarıyla değil, dolaylı olarak etkilenen tüm iş ortaklarıyla ilgilenmeyi gerektirir.
Şirketlerin Faaliyetleriyle İlgili Uyulması Gereken Yükümlülükler
CSDDD kapsamındaki şirketler, sadece insan hakları ve çevresel etkileri tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda bu etkileri önlemek ve azaltmak için gerekli adımları atmak zorundadır. Bu adımlar arasında:
- Risk Değerlendirmesi: Şirketler, faaliyetlerinde ve tedarik zincirlerinde olası riskleri tespit etmeli ve bu riskleri minimize etmek için stratejiler geliştirmelidir.
- Sözleşmesel Güvenceler: Şirketler, iş ortaklarından insan hakları ve çevreye dair uyum taahhütleri almalıdır. Bu taahhütler, iş ortaklarının da bu sorumlulukları yerine getirdiğinden emin olmayı amaçlar.
- Faaliyet Zinciri İzleme: Şirketler, tedarik zincirlerinde meydana gelebilecek olumsuz etkileri sürekli olarak izlemeli ve raporlamalıdır.
Yaptırımlar
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CSDDD), şirketlerin insan hakları ve çevreye yönelik olumsuz etkilerini önleme ve hafifletme yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak için çeşitli yaptırım mekanizmalarını içerir. Bu yaptırımlar, şirketlerin gerekli özen yükümlülüklerini yerine getirmemeleri, tespit edilen riskleri azaltmamaları ya da bu konudaki yükümlülüklerini ihmal etmeleri durumunda devreye girer. Bu bölümde, CSDDD’nin yaptırım süreçlerini ve şirketlerin karşılaşabileceği sonuçları detaylı bir şekilde ele alacağız.
1. İdari Yaptırım Süreçleri
CSDDD kapsamında idari yaptırımlar, ulusal denetim otoriteleri tarafından uygulanır. Bu yaptırımlar, şirketlerin sürdürülebilirlik yükümlülüklerine uymadığı tespit edildiğinde devreye girer. İdari yaptırımlar şu şekillerde olabilir:
- Cezai Yaptırımlar ve İkazlar: Şirketler, özen yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde cezalarla karşı karşıya kalabilir. Bu cezalar, şirketin büyüklüğü ve işlediği ihlalin ciddiyetiyle orantılı olmalıdır. Ayrıca, şirketlere belirli eylemler yapmaları veya durdurmaları için emirler verilebilir. Örneğin, şirketin belirli bir tedarik zinciriyle ilişkisini kesmesi ya da operasyonlarını düzeltici bir planla yeniden yapılandırması istenebilir.
- Etkili ve Caydırıcı Olma Şartı: CSDDD, uygulanan yaptırımların sadece cezalandırıcı değil, aynı zamanda etkili ve caydırıcı olmasını gerektirir. Bu, şirketlerin yükümlülüklerini ihmal etmelerinin ciddi sonuçları olacağını bilerek hareket etmelerini sağlamayı hedefler.
2. Hukuki Sorumluluk
Şirketlerin, ihmal veya kasten özen yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucu üçüncü kişilere zarar vermesi durumunda hukuki sorumluluk devreye girer. Bu hukuki sorumluluk çerçevesinde:
- Zararın Tazmini: Şirketler, ihlallerinden dolayı ortaya çıkan zararlardan sorumlu tutulabilir ve mağdurlara tazminat ödemek zorunda kalabilir. Ancak, şirketler yalnızca kendi faaliyetlerinden doğan zararlar için sorumlu tutulur. Eğer zarar sadece tedarik zincirindeki iş ortaklarının faaliyetlerinden kaynaklanmışsa, şirketler bu zarardan sorumlu olmaz.
- Toplu Dava Hakkı: Zarar görenler, insan hakları veya çevresel hakları savunan sivil toplum kuruluşlarını ve sendikaları davalarına katılmaya yetkilendirebilirler. Bu, mağdurların haklarını daha etkili bir şekilde savunabilmelerini sağlar.
3. Üçüncü Ülkelerden Gelen Şirketlere Uygulanan Yaptırımlar
CSDDD, sadece AB merkezli şirketler için değil, AB’de faaliyet gösteren üçüncü ülke merkezli şirketler için de geçerlidir. AB dışındaki bir şirket, AB içinde elde ettiği ciroya göre bu direktifin kapsamına giriyorsa, bu şirketler de yaptırımlara tabi olur. Bu süreçler şu şekildedir:
- Yetkili Temsilci Atama: AB dışındaki şirketler, AB’deki denetim otoriteleriyle iletişim kurmak ve gerekli bilgileri sunmak için bir yetkili temsilci atamak zorundadır. Bu temsilci, denetim otoritelerinin taleplerini karşılamakla yükümlüdür.
- İhlal Halinde Yaptırımlar: AB dışı şirketler, özen yükümlülüklerini yerine getirmezse, ulusal otoriteler tarafından para cezaları ve diğer idari yaptırımlara tabi olabilir. Eğer şirket, ceza kararına uymazsa, ulusal otoriteler bu durumu kamuya açıklayabilir ve şirketin itibarına zarar verebilir.
4. Kamu İhalelerinde Uygulanan Kriterler
CSDDD, şirketlerin kamu ihalelerine katılma süreçlerinde de rol oynar. Kamu otoriteleri, şirketlerin sürdürülebilirlik yükümlülüklerine uyup uymadığını, kamu ihalelerinde değerlendirme kriteri olarak dikkate alabilir. Bu, şirketlerin sadece finansal performanslarına değil, aynı zamanda insan hakları ve çevreye olan duyarlılıklarına göre değerlendirileceği anlamına gelir.
CSDDD’nin Şirketlere Getireceği Maliyetlerin Yönetilmesi
Bu bölümde, CSDDD sorumlulukları kapsamında şirketlere yüklenen sorumlulukların getireceği maliyetlerin hafifletilmesine yönelik alınan tedbirleri ele alacağız.
1. Şirketler İçin Maliyetler
CSDDD, şirketlerin özen yükümlülüklerini yerine getirmesi için belirli maliyetlerin ortaya çıkabileceğini kabul eder. Bu maliyetler genellikle şu alanlarda oluşur:
- Durum Tespiti Süreçleri: Şirketlerin insan hakları ve çevreye yönelik olumsuz etkileri tespit etme, önleme ve hafifletme süreçleri için gereken sistemlerin kurulması ve işletilmesi.
- Geçiş Maliyetleri: Şirketlerin, operasyonlarını ve tedarik zincirlerini sürdürülebilirlik yükümlülüklerine uyumlu hale getirebilmek için yapmaları gereken yatırımlar ve harcamalar. Bu, altyapı iyileştirmeleri, yeni teknoloji adaptasyonu ve personel eğitimi gibi maliyetleri içerebilir.
2. Uyumun Kolaylaştırılması ve Yükün Azaltılması
CSDDD, şirketlerin yükümlülüklerini yerine getirirken karşılaşabilecekleri yükleri hafifletmek için çeşitli mekanizmalar sunar:
- Risk Tabanlı Yaklaşım: Şirketler, durum tespiti süreçlerinde yüksek riskli alanlara odaklanabilir. Tüm olumsuz etkileri aynı anda ele almak mümkün olmadığında, en ciddi ve en olası riskler önceliklendirilerek incelenebilir. Bu yaklaşım, şirketlerin kaynaklarını daha verimli kullanmalarına olanak tanır.
- Bilgi ve Kaynak Paylaşımı: Şirketler, durum tespiti süreçlerini daha etkin yönetmek için kurumsal gruplar içinde bilgi ve kaynak paylaşabilirler. Ayrıca, endüstri girişimleri veya çok paydaşlı inisiyatiflerle ortak çalışmalar yaparak maliyetleri paylaşma imkanı sunulmuştur.
- Son Çare Olarak İş İlişkisini Sonlandırma: Bir iş ilişkisini sonlandırma kararı sadece son çare olarak ve ciddi etkiler söz konusu olduğunda alınmalıdır. Şirketlerin, iş ilişkisini sonlandırmadan önce, mevcut durumun düzeltilmesi için gerekli önlemleri alması gereklidir.
- Yeni Raporlama Zorunluluğu Yok: CSDDD, halihazırda Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) kapsamında raporlama yapan şirketler için yeni bir raporlama zorunluluğu getirmez. Bu şirketler için sadece uyumun sağlanması ve mevcut raporların gözden geçirilmesi yeterlidir.
3. İş Ortaklarına Yönelik Güvenceler
CSDDD, şirketlerin tedarik zincirlerinde yer alan iş ortaklarının uyum süreçlerinde karşılaşabilecekleri yükleri hafifletmek için belirli güvence mekanizmaları sağlar:
- Bilgi Taleplerinin Sınırlanması: Şirketler, bilgi taleplerini sadece olumsuz etkilerin en olası olduğu iş ortaklarına yönlendirmek zorundadır. Bu, diğer iş ortaklarının gereksiz taleplerden korunmasını sağlar.
- Adil Sözleşme Koşulları: Şirketler, tedarik zincirlerindeki KOBİ iş ortaklarından adil ve ayrımcı olmayan sözleşme koşulları talep etmek zorundadır. Bu, KOBİ’lerin büyük şirketlerin yükümlülüklerinden dolayı aşırı bir yük altına girmesini engeller.
- Mali ve Operasyonel Destek: Şirketler, iş ortaklarına özellikle KOBİ’lere mali veya operasyonel destek sağlamak zorundadır. Bu destek, düşük faizli krediler, finansal yardımlar veya iş ortaklarının kapasite geliştirmesine yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetleri gibi şekillerde olabilir.
Sonuç ve Değerlendirme
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CSDDD), şirketlerin sürdürülebilirlik konusunda daha fazla sorumluluk almasını sağlayarak, insan hakları ihlalleri ve çevresel zararları en aza indirmeyi hedeflemektedir. Bu direktif, şirketlerin hem hukuki çerçevede netlik kazanmasına hem de müşteri ve çalışan güvenini artırmasına katkı sağlar. Aynı zamanda, sürdürülebilir iş uygulamaları sayesinde şirketler, uzun vadede rekabet avantajı elde edebilir ve risk yönetimi konusunda daha dayanıklı hale gelebilir.
CSDDD, yalnızca AB içindeki değil, gelişmekte olan ülkelerdeki tedarikçilerin de sürdürülebilirlik standartlarına uyum sağlamasını teşvik eder. Bu sayede, küresel ölçekte insan hakları ve çevre koruma çabalarının güçlenmesi hedeflenmektedir. Sonuç olarak, şirketlerin bu direktife uyum sağlaması, hem iş dünyası hem de toplumlar için daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etme yolunda önemli bir adımdır.
Bir yanıt yazın