Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) çerçevesinde, şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerini belirlemesi ve raporlama süreçlerini etkin bir şekilde yönetmesi giderek daha önemli hale gelmiştir. Bu standartlar, işletmelerin sürdürülebilirlikle ilgili risk ve fırsatlarını kapsamlı bir şekilde değerlendirerek finansal etkilerini şeffaf bir şekilde açıklamalarını amaçlar. Bu bağlamda, Bilimsel Temelli Hedefler İnisiyatifi (Science Based Targets initiative (SBTi)) tarafından hazırlanan ve kara taşımacılığı sektörüne yönelik rehberlik sağlayan doküman, emisyon azaltımı hedeflerinin bilimsel temellere dayandırılmasında kritik bir referans niteliği taşır. Söz konusu doküman, özellikle taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin emisyon azaltım hedeflerini belirlerken kullanabilecekleri metodolojileri detaylandırarak, sektörel dekarbonizasyon hedeflerine ulaşma sürecini desteklemektedir. Bu nedenle, Türkiye’de faaliyet gösteren işletmelerin, TSRS ilkeleri doğrultusunda, SBTi tarafından sunulan kriterleri dikkate alarak sürdürülebilirlik stratejilerini geliştirmeleri ve bu doğrultuda hedefler belirlemeleri hem ulusal hem de küresel iklim hedeflerine ulaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Sektörel Dekarbonizasyon Yaklaşımı (Sectoral Decarbonization Approach (SDA)) Ulaşım Aracı
SDA (Sectoral Decarbonization Approach) Transport Aracı, şirketlerin taşımacılık faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını ölçerek azaltma hedeflerini belirlemelerine yardımcı olan önemli bir araçtır. Bu süreçte, şirketlerin belirli adımları takip etmesi gerekir. İlk olarak, şirketlerin hedeflerini modellemek için hangi taşımacılık kategorilerini kullanacaklarını belirlemeleri gereklidir. Örneğin, yolcu taşımacılığı kapsamında otobüsler, minibüsler, hafif ticari araçlar ve yük taşımacılığı kapsamında hafif, orta ve ağır yük kamyonları gibi kategoriler bulunmaktadır. Bu kategorilerin her biri, farklı emisyon kaynaklarına sahiptir ve bu nedenle dikkatlice analiz edilmelidir. Şirketin hangi kategorilerde faaliyet gösterdiğini anlamak, hedeflerin doğru bir şekilde modellenmesi için temel bir adımdır.
Taahhüt süresinin belirlenmesi, emisyon hedeflerinin oluşturulmasında bir diğer önemli basamaktır. SBTi kriterlerine göre, şirketlerin belirleyeceği hedefler, minimum 5 yıl ve maksimum 15 yıl gibi bir süreyi kapsamalıdır. Temel yıl ve hedef yıl seçilirken, temsil kabiliyeti yüksek ve şirket operasyonlarını doğru yansıtan yıllar tercih edilmelidir. Bu, hedeflerin daha gerçekçi ve uygulanabilir olmasını sağlar. Hedeflerin belirlenmesinde, geçmiş yıllardaki emisyon performansını dikkate almak ve gelecekteki emisyon azaltım çabalarını buna göre planlamak da büyük önem taşır.
Temel yıl verilerinin toplanması, modelleme sürecinde kritik bir rol oynar. Şirketler, seçtikleri temel yıl için global operasyonlarının tümünü kapsayan emisyon ve aktivite verilerini toplamalıdır. Bu veriler, yolcu-kilometre, yük-kilometre veya araç-kilometre gibi metrikler üzerinden değerlendirilebilir. Toplanan bu veriler, emisyonların hangi faaliyetlerden kaynaklandığını ve bu faaliyetlerin ne ölçüde azaltılması gerektiğini belirlemek için temel bir bilgi kaynağıdır. Ayrıca, şirketlerin yakıt tüketim verilerini de dahil etmeleri, emisyonların doğru bir şekilde hesaplanmasını sağlar.
Hedef yıl aktivitelerinin tahmini, gelecekteki büyüme oranlarına ve operasyonel değişimlere dayanarak gerçekleştirilir. Şirketler, geçmiş verilere dayanarak gelecekteki faaliyet seviyelerini projekte edebilir veya taşımacılık kategorisi için araçta varsayılan büyüme oranlarını kullanabilirler. Bu, hedeflerin gerçekçi ve ulaşılabilir olmasını sağlamak açısından önemlidir. Örneğin, şirket, önceki yıllarda artış gösteren yük taşımacılığı faaliyetlerinin, hedef yıl içinde nasıl bir eğilim göstereceğini analiz etmelidir.
Şirketler, taşımacılıkla ilgili emisyon türlerini seçerken, mevcut araç filosunun kullanımından kaynaklanan emisyonlar, taşımacılık hizmetlerinin satın alınmasından kaynaklanan emisyonlar ve yeni araç emisyonları gibi faktörleri dikkate almalıdır. Her bir emisyon türü, şirketin çevresel etkilerini azaltma stratejilerinde farklı bir öneme sahiptir. Yeni araçlardan kaynaklanan emisyonların azaltılması, özellikle otomotiv üreticileri için kritik bir hedef olabilirken, lojistik şirketleri için satın alınan taşımacılık hizmetlerinden kaynaklanan emisyonların düşürülmesi daha öncelikli bir konu olabilir.
SDA Transport Aracı, her seferde yalnızca bir taşımacılık kategorisinin hedeflerini modellemeye olanak tanır. Kullanıcılar, seçtikleri kategoriye bağlı olarak gerekli verileri araca girmelidir. Bu veriler arasında, taşımacılık faaliyetlerinden kaynaklanan toplam emisyonlar, yakıt tüketimi ve taşınan yolcu veya yük miktarları yer alır. Verilerin doğru bir şekilde girilmesi, hedef modellemenin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için büyük önem taşır.
Modelleme sonuçlarının incelenmesi, şirketlerin hedefe ulaşma durumlarını değerlendirmelerine olanak tanır. SDA Transport Aracı, seçilen senaryolar kapsamında şirketin mevcut ve hedeflenen emisyon seviyelerini karşılaştırır. Bu analizler, emisyon yoğunluğu ve karbon bütçesi gibi göstergelerle desteklenir. Ayrıca, aracın sunduğu grafiksel analizler, şirketin emisyon azaltım stratejilerini görselleştirmesine yardımcı olur. Bu sonuçlar, şirketin stratejik kararlarını şekillendirmek ve gelecekteki faaliyetlerini planlamak için güçlü bir bilgi kaynağıdır.
Bu sürecin tüm aşamaları, şirketlerin emisyonlarını azaltırken aynı zamanda operasyonel verimliliklerini artırmalarına ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına katkı sağlar. Taşımacılık sektöründeki emisyonların azaltılması, yalnızca çevresel faydalar sağlamakla kalmaz, aynı zamanda şirketlerin enerji maliyetlerini düşürmesine ve yeşil ekonomiye geçişte rekabet avantajı kazanmasına da olanak tanır.
Bilimsel Temelli Hedefler İnisiyatifi Kapsamında Hedef Belirleme
Hedef belirleme süreci, şirketlerin sera gazı emisyonlarını azaltma yolunda atacağı adımların temelini oluşturur. Şirketler, hedeflerini belirlerken kapsamlı bir plan yapmalı ve bu süreci detaylı bir şekilde yönetmelidir. Hedefler, hangi emisyon kaynaklarını kapsadığı, baz alınan yıl ve ulaşılması planlanan hedef yılı gibi bilgileri açıkça ifade etmelidir. Ayrıca, belirlenen hedeflerin yüzdelik olarak ne kadar bir azaltımı içerdiği ve hangi birimlerle ölçüldüğü de belirtilmelidir. Hedefler, mutlak değerlerle ifade edilebileceği gibi (örneğin, toplam karbon emisyonları tCO2e cinsinden), yoğunluk bazlı bir ölçütle de ifade edilebilir (örneğin, yolcu başına düşen karbon emisyonu gCO2e/pkm). Bu sayede, şirketler hedeflerinin ne kadar spesifik olduğunu ve neyi başarmayı amaçladıklarını daha net bir şekilde ortaya koyabilirler.
Hedef belirleme sürecinde, kısa ve öz ifadeler tercih edilmelidir. Bu, hedeflerin hem şirket içindeki çalışanlar hem de dış paydaşlar için daha anlaşılır olmasını sağlar. Örneğin, bir şirket, “2017 baz yılından 2030’a kadar taşımacılık kaynaklı emisyonlarını yüzde 40 azaltmayı taahhüt eder” gibi net bir ifade kullanabilir. Bu tür kısa ifadeler, hedeflerin şeffaf bir şekilde sunulmasına yardımcı olur. Bununla birlikte, hedeflerle ilgili stratejiler, detaylı faaliyet planları ve ek bilgiler (örneğin, elektrikli araç satışlarının yüzdesi gibi) sürdürülebilirlik raporları gibi diğer belgelerde yer alabilir.
Hedeflerin doğru bir şekilde belirlenebilmesi için şirketlerin kapsamlı bir veri toplama sürecine girmesi gerekir. Bu süreçte, taşımacılık faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonlar, faaliyet miktarları ve yakıt tüketimi gibi veriler toplanır. Şirketler, tüm bu bilgileri toplarken yüksek kaliteli ve doğru veri kaynaklarına erişmeye özen göstermelidir. Veriler ne kadar doğru ve güncel olursa, hedef belirleme sürecinin başarısı o kadar yüksek olur. Şirketler, ayrıca, emisyonların hangi taşımacılık kategorilerinden kaynaklandığını da net bir şekilde belirtmelidir. Örneğin, yolcu taşımacılığı, yük taşımacılığı ve yeni araç emisyonları gibi farklı kategorilere yönelik veriler ayrı ayrı ele alınmalıdır.
Hedeflerin geçerliliği, şirketlerin yıllık olarak yapacakları değerlendirmelerle kontrol edilmelidir. SBTi (Bilim Temelli Hedefler Girişimi), şirketlerin hedef projeksiyonlarını her yıl gözden geçirmesini önermektedir. Hedeflerin en az beş yılda bir yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Şirket yapısında önemli değişiklikler olduğunda, örneğin bir birleşme ya da satın alma gerçekleştiğinde veya operasyonların kapsamı genişlediğinde, hedeflerin yeniden hesaplanması zorunlu hale gelir. Benzer şekilde, büyüme projeksiyonlarında kayda değer değişiklikler yaşandığında ya da hedef belirleme sürecinde kullanılan verilerde hatalar ortaya çıktığında da hedeflerin yeniden hesaplanması gerekmektedir. Bu süreçte, şirketler değişiklikleri SBTi’ye bildirmeli ve bu değişiklikleri kamuya açık bir şekilde raporlamalıdır.
SDA Taşımacılık Aracı, Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Mobility Model (MoMo) verilerini temel alır ve hedef modellemeleri bu veriler üzerinden gerçekleştirilir. Bu araç, şirketlerin emisyonlarını azaltma hedeflerini modellemek için iki temel senaryo sunar: 2°C (2DS) ve 2°C’nin ötesi (B2DS). Bu senaryolar, taşımacılık sektöründeki dekarbonizasyon yol haritalarını belirler ve şirketlerin emisyon azaltım hedeflerini bu çerçevede planlamasına olanak tanır. Ancak bu araç, belirli bölgeler için detaylı veriler sunmaz. Şirketlerin küresel bir emisyon yolu ile hedeflerini modellemesi gerekmektedir. Bu durum, belirli bölgelerdeki düşük karbonlu elektrik şebekelerine sahip ülkelerde faaliyet gösteren şirketler için dezavantaj gibi görünebilir. Ancak araç, şirketlerin bu tür piyasalara girmesi için doğru teşvikleri sunar.
Araçta belirli eksikliklerin bulunduğu kabul edilir ve bu eksikliklerin gelecekteki güncellemelerle giderileceği belirtilir. Örneğin, kara kullanım değişikliği (LUC) emisyonları henüz araç kapsamına dahil edilmemiştir. Ancak gelecekte, bu emisyonların da modele eklenmesi planlanmaktadır. Ayrıca, bölgesel taşımacılık yollarının geliştirilmesi, daha fazla taşımacılık alt sektörü için detaylı analizlerin eklenmesi ve biyojenik emisyonların daha hassas bir şekilde raporlanması gibi iyileştirmeler yapılması hedeflenmektedir. Bu tür iyileştirmeler, taşımacılık sektörünün karbon ayak izini daha doğru ve kapsamlı bir şekilde hesaplamasına olanak tanıyacaktır. Ayrıca, araçta yer alan emisyon azaltım yollarının güncellenmesi, şirketlerin daha etkili ve gerçekçi hedefler belirlemesine yardımcı olacaktır.
Bu süreçte, şirketler taşımacılık faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonlarını azaltmak için sadece bilim temelli hedefler belirlemekle kalmamalı, aynı zamanda bu hedeflere ulaşmak için somut eylemler de planlamalıdır. Örneğin, daha verimli araçların kullanılması, taşımacılık operasyonlarının optimize edilmesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş gibi stratejiler benimsenmelidir. Taşımacılık sektörünün karbon emisyonlarını azaltmak, küresel iklim hedeflerine ulaşmak için kritik bir öneme sahiptir ve bu hedeflere ulaşmak için her seviyede güçlü ve kararlı adımlar atılmalıdır.
Hedef Belirlemede Veri Kalitesi
Veri kalitesi, bir şirketin sürdürülebilirlik hedeflerini doğru ve etkili bir şekilde belirleyebilmesi ve bu hedeflere ulaşabilmesi için kritik öneme sahiptir. Bilim temelli hedeflerin belirlenmesi sürecinde kullanılan verilerin doğruluğu, emisyonların hesaplanmasından stratejik kararların alınmasına kadar tüm aşamalarda belirleyici bir rol oynar. Bu nedenle, şirketler mümkün olan en iyi veri kaynaklarını kullanmalı ve temsil kabiliyeti yüksek, güncel verileri tercih etmelidir. Özellikle yakıt ve enerji tüketimi gibi emisyonlarla doğrudan bağlantılı verilerin, gerçek operasyonel verilerle desteklenmesi büyük önem taşır. Varsayılan veri setlerinin kullanımı mümkün olsa da, bu tür veriler genellikle şirketlerin emisyon performansını detaylı bir şekilde izleyebilme yeteneğini sınırlar. Bu nedenle, varsayılan veriler tercih edildiğinde, bu verilerin kaynağı açıkça belirtilmeli ve olası belirsizlikler şeffaf bir şekilde ortaya konmalıdır.
Şirketlerin yüksek kaliteli veri toplayabilmeleri için tedarik zinciri ortaklarıyla yakın bir iş birliği içinde çalışmaları gereklidir. Kapsam 3 faaliyetleri için toplanan birincil veriler, genellikle şirketlerin en büyük emisyon yüküne sahip faaliyetlerini anlamalarına yardımcı olur. Örneğin, taşımacılık sektöründe yük taşımacılığı emisyonları veya yolcu taşımacılığı faaliyetleri gibi alanlarda yoğunlaşan emisyonlar, doğru veri toplama süreçleriyle daha iyi analiz edilebilir. Bu noktada, Global Lojistik Emisyon Konseyi (GLEC) Çerçevesi, özellikle yük taşımacılığı verilerinin toplanması ve analizi için detaylı rehberlik sağlamaktadır. GLEC Çerçevesi, şirketlerin taşımacılık emisyonlarını daha doğru bir şekilde hesaplayabilmeleri için küresel standartlara dayalı metodolojiler sunar.
Veri kalitesindeki eksikliklere rağmen, şirketler mümkün olan en kısa sürede bilim temelli hedefler belirlemeye teşvik edilmektedir. Paris İklim Anlaşması’nda belirtilen hedeflere ulaşmak için zamanında aksiyon almak, şirketlerin hem çevresel hem de ticari sürdürülebilirliklerini güçlendirmelerine olanak tanır. Şirketler, hedef belirleme süreçlerinde kusursuz veriler beklemek yerine, mevcut verilerle işe başlayarak hedefler koyabilir ve zaman içinde raporlama süreçlerini iyileştirebilir. Bu bağlamda, veri kalitesindeki gelişmelerin emisyon raporlamalarına olan etkisi şeffaf bir şekilde dokümante edilmelidir. Eğer veri kalitesindeki iyileştirmeler, emisyon miktarlarında artışa veya azalışa neden oluyorsa, bu durumun gerekçeleri açıkça belirtilmeli ve ilgili paydaşlarla paylaşılmalıdır.
Veri kalitesinin artırılması, yalnızca raporlamaların doğruluğunu artırmakla kalmaz, aynı zamanda şirketlerin karar alma süreçlerini iyileştirerek sürdürülebilirlik stratejilerini daha etkili bir şekilde uygulamalarına olanak tanır. Örneğin, daha doğru ve ayrıntılı veriler, şirketlerin hangi taşımacılık kategorilerinde iyileştirmeler yapabileceğini belirlemesine yardımcı olabilir. Ayrıca, verilerin sürekli iyileştirilmesi, şirketlerin tedarikçileriyle daha etkili iş birliği yaparak tedarik zinciri genelinde karbon emisyonlarını azaltmasına olanak tanır. Sonuç olarak, veri kalitesine yatırım yapmak, şirketlerin yalnızca kendi hedeflerini değil, aynı zamanda küresel sürdürülebilirlik hedeflerini destekleme yeteneklerini de artırır.
Şirketin Sahip Olduğu veya Kontrol Ettiği Araçlar
Şirketlerin sahip oldukları veya kontrol ettikleri araçlardan kaynaklanan sera gazı (GHG) emisyonları, taşımacılık sektörünün çevresel etkilerinin önemli bir bölümünü oluşturur. Bu emisyonların büyük bir kısmı, fosil yakıtların yakılması sonucunda ortaya çıkan karbon dioksit (CO2) emisyonlarından kaynaklanır. Bu nedenle, araç sahipliği veya kontrolü, şirketlerin emisyonlarını azaltmaya yönelik hedefler belirlerken dikkate almaları gereken temel bir faktördür. Bilim temelli hedeflerin başarılı bir şekilde belirlenmesi ve uygulanabilmesi için şirketlerin operasyonel verilerini detaylı bir şekilde analiz etmeleri gereklidir.
Araç filolarının emisyonlarının doğru bir şekilde hesaplanabilmesi için, şirketler “Tank-to-Wheel” (TTW, Depodan Tekerleğe) ve “Well-to-Wheel” (WTW, Kuyudan Tekerleğe) emisyonlarını dikkate almalıdır. TTW emisyonları, bir aracın yakıtı yaktığı andan itibaren egzozdan çıkan emisyonları ifade ederken, WTW emisyonları ise yakıtın çıkarılması, taşınması ve işlenmesi gibi süreçleri de kapsar. Bu nedenle, WTW yaklaşımı, bir şirketin karbon ayak izini daha kapsamlı bir şekilde değerlendirmesine olanak tanır.
Şirketlerin, emisyon azaltım hedeflerini belirlerken, araçlarının kullanım verilerini toplaması büyük önem taşır. Bu veriler arasında, araçların kat ettiği mesafe (örneğin, yolcu-kilometre veya ton-kilometre), yakıt türü ve tüketim miktarı gibi bilgiler yer alır. Verilerin toplandığı yıl, “temel yıl” olarak adlandırılır ve hedef yıl ile karşılaştırılarak, emisyonların ne kadar azaltılması gerektiği hesaplanır. Şirketlerin bu verileri toplarken, operasyonlarının gerçek performansını yansıtan, doğru ve temsil edici veriler kullanması gerekmektedir.
Taşımacılık sektörü için geliştirilen karbon yoğunluğu azaltma metodolojileri, “yoğunluk yakınsaması” prensibine dayanmaktadır. Bu prensip, bir şirketin karbon yoğunluğunun, sektör genelindeki yoğunluk azaltma eğilimlerine paralel bir şekilde azalmasını sağlar. Örneğin, bir şirketin araç filosunun karbon yoğunluğu, sektör ortalamalarına göre yüksekse, bu şirketin yoğunluk azaltma hızı daha yüksek olmalıdır. Bu yaklaşım, sektör genelindeki karbon bütçesine uyumlu bir şekilde emisyon azaltımı yapılmasını garanti eder.
Bunun yanı sıra, şirketlerin emisyonlarını azaltabilmek için teknolojik yeniliklere ve enerji verimliliği artırıcı çözümlere yönelmesi gerekmektedir. Örneğin, düşük emisyonlu veya sıfır emisyonlu araçların filoya dahil edilmesi, enerji tasarruflu motor teknolojilerinin kullanılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yakıtların tercih edilmesi, emisyon azaltım hedeflerine ulaşmada etkili stratejiler olarak öne çıkar. Elektrikli ve hibrit araçların yaygınlaştırılması, bu dönüşümün önemli bir parçasıdır.
Ayrıca, taşımacılık operasyonlarında verimliliği artırmak için lojistik optimizasyonu büyük bir öneme sahiptir. Araçların doluluk oranlarının artırılması, rota planlamasının optimize edilmesi ve boş dönüşlerin en aza indirilmesi, operasyonel verimliliği artırarak emisyonları düşürmede etkili olabilir. Örneğin, bir lojistik şirketi, araçlarını yükleme kapasitelerine tam uygun şekilde kullanarak ve boş seferleri minimuma indirerek karbon yoğunluğunu önemli ölçüde azaltabilir.
Şirketlerin emisyon azaltım hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için sadece kendi operasyonlarını değil, aynı zamanda tedarik zincirlerini de dikkate alması gereklidir. Bu bağlamda, tedarik zinciri ortaklarıyla iş birliği yaparak veri paylaşımını artırmak ve yüksek kaliteli birincil veriler toplamak büyük önem taşır. Özellikle, değer zincirindeki sıcak noktalar olarak adlandırılan emisyon açısından yoğun alanların belirlenmesi ve bu alanlara odaklanarak stratejiler geliştirilmesi, şirketlerin emisyon azaltım hedeflerine ulaşmasını hızlandırabilir.
Araç sahipliği veya kontrolü yoluyla emisyon azaltım hedeflerini belirlemek ve bu hedeflere ulaşmak, taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol üstlenmesini sağlar. Bu süreçte, kapsamlı veri toplama, yoğunluk azaltma prensiplerine uyum, teknolojik yeniliklerin benimsenmesi ve operasyonel verimlilik stratejilerinin uygulanması, şirketlerin sürdürülebilirlik yolculuğunda kritik adımlardır. Ayrıca, Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını sınırlama hedeflerine katkıda bulunmak için, şirketlerin bilim temelli hedefler belirlemesi ve bu hedefleri sürekli olarak iyileştirmesi gerekmektedir.
Kiralanan Araçlar
Taşıma hizmetlerini taşeron şirketlerden temin eden ya da doğrudan satın alan şirketler, sürdürülebilirlik hedeflerini belirlerken bu hizmetlerden kaynaklanan sera gazı (GHG) emisyonlarını dikkatle değerlendirmelidir. Bu tür emisyonlar, genellikle dolaylı emisyonlar olarak sınıflandırılır ve kapsam 3 (Scope 3) kategorisine girer. Dolaylı emisyonlar, bir şirketin doğrudan kontrolü altında olmayan ancak faaliyetlerinden dolayı dolaylı olarak ortaya çıkan emisyonlardır. Taşıma hizmetleri satın alan şirketler, faaliyetlerinin çevresel etkisini azaltmak için bu emisyonları detaylı bir şekilde analiz etmek ve azaltım stratejileri geliştirmek zorundadır.
Bu tür emisyonların doğru bir şekilde hesaplanabilmesi için, şirketlerin taşıma faaliyetlerine ilişkin veri toplama süreçlerini optimize etmesi gereklidir. Taşıma hizmetleri sırasında kullanılan araçların türü, yakıt tüketimi, kat edilen mesafe ve taşınan yük miktarı gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Bu veriler, genellikle yolcu-kilometre (pkm) veya ton-kilometre (tkm) gibi metrikler kullanılarak ölçülür. Bu metrikler, taşıma faaliyetlerinin karbon yoğunluğunu ve çevresel etkisini anlamak için kritik öneme sahiptir. Örneğin, bir şirket, yük taşımacılığı faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonları azaltmak için, ton-kilometre başına düşen karbon emisyonlarını analiz ederek, daha verimli lojistik yöntemleri uygulayabilir.
Veri kalitesinin yüksek olması, taşıma hizmetlerinden kaynaklanan emisyonların doğru bir şekilde hesaplanması açısından önemlidir. Şirketler, birincil verilere erişim sağlayarak, taşıma hizmeti sağlayıcılarından elde edilen kesin ve detaylı bilgileri kullanmalıdır. Ancak, birincil verilere erişim mümkün değilse, varsayılan verilerden yararlanılabilir. Bu durumda, varsayılan verilerin kaynağı, kullanılan yöntemler ve belirsizlik düzeyleri açıkça belirtilmelidir. Daha doğru hesaplamalar için, şirketlerin hizmet sağlayıcılarıyla yakın iş birliği yaparak veri paylaşımını geliştirmesi önerilir.
Bu süreçte, taşımacılık sektöründe genel kabul gören yoğunluk azaltma prensipleri dikkate alınmalıdır. Şirketler, sektördeki karbon yoğunluğu azaltım hızına paralel bir şekilde kendi emisyonlarını azaltmayı hedeflemelidir. Eğer bir şirketin taşıma hizmetlerinden kaynaklanan karbon yoğunluğu sektör ortalamasının üzerindeyse, bu şirketin daha hızlı bir azaltım yapması gereklidir. Böylece, sektör genelindeki karbon bütçesiyle uyumlu bir emisyon azaltımı sağlanabilir.
Şirketlerin taşıma hizmetlerinden kaynaklanan emisyonları azaltma stratejileri arasında, daha verimli taşıma yöntemlerine geçiş, yük optimizasyonu, rota planlamasının iyileştirilmesi ve araç doluluk oranlarının artırılması gibi yaklaşımlar yer alır. Örneğin, taşınan yük miktarının artırılması veya dönüş yolculuklarında araçların boş kalmasının önlenmesi, karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltabilir. Bunun yanı sıra, elektrikli veya hibrit araçların taşeron tarafından kullanılması teşvik edilebilir. Şirketler, bu tür çözümleri hayata geçirerek taşıma hizmetlerinden kaynaklanan emisyonlarını düşürmenin yanı sıra, operasyonel maliyetlerini de azaltabilir.
Taşıma hizmetlerini taşeron şirketlerden tedarik eden işletmeler, emisyon azaltım hedeflerini belirlerken kapsamlı bir analiz ve planlama süreci yürütmelidir. Bu süreç, taşıma hizmetlerinin çevresel etkisini minimize etmek ve Paris Anlaşması’nda belirtilen küresel sıcaklık artışını sınırlama hedeflerine katkıda bulunmak açısından kritik bir rol oynar. Şirketlerin, hem mevcut operasyonlarını daha sürdürülebilir hale getirmek hem de gelecekteki taşıma faaliyetlerini düşük karbonlu bir yapıya dönüştürmek için yenilikçi teknolojilerden, iş birliklerinden ve veri odaklı yaklaşımlardan yararlanmaları gereklidir.
Kara Taşıt Parçaları Üreten Şirketler
Kara taşıt parçaları üreten şirketler, taşıt endüstrisinin karbon ayak izini azaltmada önemli bir role sahiptir. Ürettikleri parçaların tüm yaşam döngüsü boyunca neden olduğu sera gazı (GHG) emisyonlarını analiz etmeli ve bu emisyonları azaltmaya yönelik bilim temelli hedefler belirlemelidirler. Bu süreçte şirketler, ürünlerinin üretim, kullanım ve geri dönüşüm aşamalarında ortaya çıkan emisyonları kapsamlı bir şekilde değerlendirmelidir.
Kara taşıt parçaları üreticileri, emisyon azaltım hedeflerini belirlerken çeşitli faktörleri dikkate almalıdır. Üretim süreçlerinde kullanılan enerji türü, hammadde tedariki ve taşıt parçalarının üretimi sırasında oluşan doğrudan emisyonlar bu faktörlerin başında gelir. Ayrıca, taşıt parçalarının kullanım süresi boyunca ve geri dönüşüm aşamalarında ortaya çıkan dolaylı emisyonlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, motor parçaları, fren sistemleri ve lastikler gibi ürünlerin üretiminde enerji yoğun süreçler söz konusu olabilir. Bu nedenle, enerji verimliliğini artıran üretim teknolojilerinin kullanılması, karbon emisyonlarının azaltılmasında kritik bir öneme sahiptir.
Şirketlerin hedef belirleme sürecinde, yenilikçi teknolojilere yatırım yapmaları büyük bir fark yaratabilir. Hafif malzemelerin kullanımı, enerji tüketimini azaltan üretim teknikleri ve geri dönüştürülebilir malzemelerin tercih edilmesi, karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltabilir. Örneğin, taşıtların yakıt verimliliğini artıran hafif alaşımlı malzemeler, taşıtların daha az yakıt tüketmesini sağlayarak kullanım aşamasında emisyonları düşürür. Bunun yanı sıra, elektrikli araçlar için batarya bileşenleri gibi ileri teknoloji ürünlerinin geliştirilmesi, taşıt endüstrisinin dekarbonizasyon hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunur.
Veri toplama ve analiz süreçleri de emisyon azaltım hedeflerinin belirlenmesinde hayati bir rol oynar. Şirketlerin, üretim tesislerinden ve tedarik zincirinden elde ettikleri verileri doğru bir şekilde analiz etmeleri gereklidir. Bu sayede, üretim süreçlerindeki karbon yoğunluğunun nerede yoğunlaştığı tespit edilebilir ve bu alanlarda verimlilik artırıcı önlemler alınabilir. Özellikle tedarik zinciri ortaklarıyla iş birliği yaparak emisyon verilerinin paylaşılması, daha kesin hesaplamalar yapılmasını ve daha etkili stratejiler geliştirilmesini sağlar.
Kara taşıt parçaları üreticilerinin uzun vadeli hedefler belirlerken, Paris Anlaşması’nın sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlandırma hedefine uygun stratejiler geliştirmeleri gereklidir. Bu hedeflere ulaşmak için, şirketlerin sürdürülebilir malzeme kullanımını artırması, enerji verimliliğini ön planda tutan üretim yöntemlerini benimsemesi ve karbon ayak izini azaltan lojistik çözümler geliştirmesi önemlidir. Örneğin, taşıt parçalarının üretim yerinden son montaj tesisine taşınması sırasında düşük emisyonlu taşıma yöntemlerinin kullanılması, tedarik zinciri genelinde emisyonların azaltılmasına katkı sağlayabilir.
Ayrıca, şirketlerin ürün tasarımı aşamasında yaşam döngüsü değerlendirmesi yaparak, ürünlerin çevresel etkilerini minimuma indirecek yenilikçi çözümler geliştirmesi beklenmektedir. Bu bağlamda, modüler tasarımlar ve kolay sökülüp geri dönüştürülebilir bileşenler, taşıt endüstrisinin döngüsel ekonomiye geçişine katkıda bulunabilir. Modüler tasarımlar, parçaların tamir edilmesini veya değiştirilmesini kolaylaştırarak, ürün ömrünü uzatır ve atıkları azaltır.
Kara taşıt parçaları üreticileri, taşıt endüstrisinin sürdürülebilirlik dönüşümünde stratejik bir konumdadır. Şirketlerin bilim temelli hedefler belirleyerek ve bu hedefleri gerçekleştirmek için inovasyona dayalı çözümler geliştirerek, taşıtların karbon ayak izini azaltmaları mümkündür. Bu süreç, yalnızca çevresel faydalar sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda şirketlerin rekabet gücünü artıracak, yeni pazar fırsatları yaratacak ve uzun vadeli finansal sürdürülebilirliklerini destekleyecektir. Bu nedenle, taşıt parçaları üreticileri, sürdürülebilirlik hedeflerini bir iş önceliği olarak ele almalı ve sektördeki değişim sürecinin liderlerinden biri olmalıdır.
NOT: Bu yazı SBTi tarafından yayımlanan “Land Transport Science-Based Target Setting Guidance” isimli rehberden yararlanılarak hazırlanmıştır.
Bir yanıt yazın