Değer Zincirinin TSRS ve ESRS Sürdürülebilirlik Raporlamalarında Önemi
Günümüzde sürdürülebilirlik sadece bir işletmenin kendi iç süreçlerine odaklanmakla sınırlı kalmıyor. Şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) risklerini yönetme ve fırsatları değerlendirme çabaları, tüm değer zinciri boyunca etkili bir analiz gerektiriyor. Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları (TSRS) ve Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları (ESRS), işletmelerin yalnızca kendi operasyonlarına değil, tedarikçileri, dağıtımcıları ve müşterileri gibi yukarı ve aşağı yönlü aktörlerine de odaklanmasını zorunlu kılar. Bunun nedeni, bir işletmenin karşı karşıya olduğu risklerin ve fırsatların büyük bir kısmının tedarik zinciri boyunca meydana gelmesi ve bu etkilerin yalnızca işletme içi süreçlerle sınırlı olmamasıdır. Bu yazıda, değer zincirinin neden önemli olduğunu, sürdürülebilirlik raporlamasındaki rolünü ve iş dünyasından somut örneklerle nasıl daha iyi anlaşılabileceğini ele alacağız.
a. Değer Zinciri Nedir?
Değer zinciri, bir işletmenin ürün veya hizmet üretiminde yer alan tüm süreçleri, kaynakları ve ilişkileri kapsayan bir yapıdır. Bu kavram, bir ürünün fikir aşamasından müşteriye ulaştırılmasına ve kullanım ömrünün sonuna kadar olan her adımı içerir. İşletmenin kendi faaliyetleri, tedarikçileri, müşterileri ve iş ortakları bu zincirin önemli parçalarıdır. Aşağıda değer zincirini daha iyi anlamanızı sağlayacak tanımlar ve örnekler yer alıyor:
-
İşletmenin Kendi Faaliyetleri
Değer zincirinin ilk aşaması, işletmenin kendi bünyesinde gerçekleştirdiği faaliyetleri kapsar. Örneğin, bir otomobil fabrikası kendi bünyesinde araç montajı, kalite kontrol ve mühendislik faaliyetlerini yürütür. Bu süreçte kullanılan malzemeler, makineler ve insan kaynakları, işletmenin doğrudan kontrolünde olan unsurlardır.
Başka bir örnek ise bir restoran olabilir. Restoranın yemek pişirme, müşteri servisi ve temizlik gibi faaliyetleri, işletmenin kendi iç süreçlerini oluşturur.
-
Tedarik ve Dağıtım Süreçleri
Değer zincirinin önemli bir parçası, işletmenin dışarıdan aldığı mal ve hizmetlerdir. Örneğin, bir bilgisayar üreticisi, anakart ve işlemcileri başka bir tedarikçiden alabilir. Bu tedarikçiler, işletmenin yukarı yönlü aktörleri olarak adlandırılır. Bu aktörler, ürün veya hizmetlerin oluşturulmasında kullanılan girdileri sağlar.
Dağıtım süreci de değer zincirinin bir parçasıdır. Örneğin, bir kitap yayınevi, basılı kitaplarını çeşitli kitapçılara ve çevrimiçi satış platformlarına gönderir. Bu platformlar ise değer zincirinin aşağı yönlü aktörleri olarak tanımlanır. Bu aktörler, işletmenin ürettiği mal ve hizmetlerin son kullanıcıya ulaştırılmasında rol oynar.
Başka bir örnekle, bir süt ürünleri firması için yukarı yönlü aktör, süt tedarik eden çiftliklerdir. Aşağı yönlü aktör ise bu süt ürünlerini müşterilere satan süpermarketler olabilir.
-
Finansal ve Düzenleyici Çevreler
Değer zincirinin bir diğer önemli unsuru, işletmenin faaliyet gösterdiği finansal, coğrafi ve düzenleyici çevrelerdir. Örneğin, bir yazılım firması, yazılımlarını başka ülkelere satarken o ülkenin veri güvenliği yasalarına uymak zorunda kalabilir. Aynı şekilde, bir inşaat şirketi, yerel yönetimlerin koyduğu imar kurallarına uygun hareket etmek zorundadır. Bu tür düzenlemeler, işletmenin iş yapma biçimini doğrudan etkiler.
-
Yukarı ve Aşağı Yönlü Aktörler
Yukarı yönlü aktörler, işletmenin üretim sürecinde kullandığı malzemeleri veya hizmetleri sağlayan taraflardır. Örneğin, bir otomobil üreticisi için lastik tedarikçileri yukarı yönlü aktördür. Aynı şekilde, bir teknoloji şirketi için bilgisayar parçalarını üreten tedarikçiler bu grupta yer alır.
Aşağı yönlü aktörler ise işletmenin ürün veya hizmetlerinin son tüketiciye ulaşmasında rol oynayan taraflardır. Örneğin, bir akıllı telefon üreticisi için distribütörler, perakendeciler ve çevrimiçi satış platformları aşağı yönlü aktörlerdir. Aynı şekilde, bir kargo şirketi, gönderilen ürünlerin müşterilere ulaşmasını sağladığında, aşağı yönlü bir aktör olarak işlev görür.
-
İş İlişkileri
Değer zincirinin bir diğer önemli parçası, işletmenin kurduğu iş ilişkileridir. İşletmenin çalıştığı tedarikçiler, distribütörler, hizmet sağlayıcılar ve hatta yatırımcılar, bu zincirin bir parçasıdır. Örneğin, bir gıda firması, tarım ürünlerini düzenli olarak bir tedarikçiden alıyorsa, bu tedarikçiyle olan iş ilişkisi, firmanın iş süreçleri için kritik olabilir. Aynı zamanda, işletmenin bankalarla veya finansal kuruluşlarla olan ilişkileri de değer zincirinin bir parçasıdır.
b. Sürdürülebilirlik Raporlamalarında Değer Zinciri Analizinin Önemi
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları (TSRS) ve Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları (ESRS) gibi düzenlemeler, şirketlerin sürdürülebilirlik performansını değerlendirirken yalnızca kendi operasyonlarına değil, aynı zamanda tedarikçiler, dağıtımcılar ve müşteriler gibi değer zincirinin tamamına odaklanmasını zorunlu hale getirmiştir. Bunun nedeni, şirketlerin karşılaştığı çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) risklerinin ve fırsatlarının çoğu zaman yalnızca kendi faaliyetlerinden değil, yukarı yönlü (tedarikçiler) ve aşağı yönlü (müşteriler ve dağıtımcılar) değer zinciri boyunca ortaya çıkmasından kaynaklanmasıdır. Bu nedenle, değer zincirinin kapsamlı bir şekilde analiz edilmesi ve bu analizin raporlanması, işletmelerin uzun vadeli başarısı ve sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir.
c. Yalnızca Kendi Operasyonlarına Odaklanmak Yeterli Değil
Bir işletmenin sürdürülebilirlik raporlamasında yalnızca kendi faaliyetlerine odaklanması, işletmenin çevreye ve topluma olan etkilerini tam olarak ortaya koymaz. Özellikle küreselleşen tedarik zincirleri, işletmelerin çevresel ve sosyal etkilerinin büyük bir kısmının kendi kontrolü dışındaki alanlarda ortaya çıkmasına neden olur. Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları ve ESRS, işletmelere yalnızca kendi operasyonlarını değil, tedarikçilerinin ve müşterilerinin de sürdürülebilirlik performanslarını dikkate almalarını tavsiye eder.
-
Tekstil Sektörü Örneği:
Bir AB giyim ve tekstil şirketi, AB dışında bir ülkede harici bir tedarikçi tarafından üretilen temel Tişörtleri satıyor. Şirket, AB’deki çalışanlarına toplu iş sözleşmesi kapsamında yeterli bir ücret ödüyor ve işçi haklarına saygı gösteriyor. Ancak, tişörtlerin üretildiği tedarikçinin bulunduğu ülke, işçi haklarının zayıf olduğu ve ücretlerin düşük olduğu bir yer olabilir. Eğer bu tedarikçinin işçileri düşük ücretle çalıştırılıyorsa ve sendikal hakları bulunmuyorsa, bu durum şirketin raporlamasında göz ardı edilmemelidir. Sürdürülebilirlik raporlamasında yalnızca kendi çalışanlarını dikkate almak, işletmenin gerçek etkilerini yansıtmaz. Tedarik zincirindeki bu koşulların analiz edilmesi ve olası olumsuz etkilerin belirlenmesi, değer zinciri boyunca sürdürülebilir bir yapının oluşmasına katkı sağlar.
-
Perakende ve Oyuncak Üretimi Örneği:
Bir Avrupa perakendecisi, AB dışındaki bir fabrikada oyuncak üretimi yapan bir ahşap tedarikçisi ile çalışıyor. Bu fabrikada yasal düzenlemeler daha esnektir ve oyuncak üretimi sırasında ortaya çıkan toz ve kimyasallar, işçiler ve çevre için ciddi sağlık riskleri taşır. Ayrıca, yerel topluluklar da bu risklerden etkilenebilir. Bu tür riskler, sürdürülebilirlik raporlamasında dikkate alınmazsa, işletme potansiyel maliyetlerle ve itibar kaybıyla karşı karşıya kalabilir. Eğer yerel yönetimler bu fabrikadaki koşulları iyileştirmezse, şirket, tedarikçisini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir ve bu durum işlerini doğrudan etkileyebilir.
-
Elektronik Üretim Örneği:
Bir elektronik üreticisi, ürün ambalajlarını kontrol etme ve atık yönetimi süreçlerine sahip olabilir. Ancak, ürünleriyle birlikte gönderilen ambalajlar uygun şekilde atılmadığında çevreye zarar verebilir. Özellikle plastik ambalajlar ve elektronik atıklar, geri dönüştürülmezse çevre kirliliğine yol açabilir. Şirket, ürünlerinin yaşam döngüsü boyunca çevreye olan etkilerini sürdürülebilirlik raporlamasına dahil etmelidir. Değer zincirinin aşağı yönlü aktörlerini dikkate almak, şirketin çevresel sorumluluğunu geniş bir perspektifle ele almasına olanak tanır.
Sonuç
Değer zinciri analizi, sürdürülebilirlik raporlamasının temel bir unsuru olarak karşımıza çıkar. Şirketlerin tedarikçileri, dağıtım kanalları ve ürünlerin yaşam döngüsü boyunca olan etkileri, sürdürülebilirlik performansının gerçek bir yansımasıdır. Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları ve Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları, bu analizi zorunlu kılarak işletmelerin daha geniş bir perspektiften kendi etkilerini değerlendirmelerine olanak tanır. Bu nedenle, işletmelerin sadece kendi faaliyetlerine değil, tüm değer zincirine odaklanarak raporlama yapmaları, uzun vadede sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştıracaktır.
Bir yanıt yazın