Avrupa Birliği (AB), güçlü bir iç pazar, nitelikli iş gücü, özel sermaye ve sosyal piyasa ekonomisi gibi önemli avantajlara sahiptir. Bunun yanı sıra, hukukun üstünlüğü, istikrarlı bir yasal çerçeve ve yenilikçi politika araçları ile dünya ekonomisinde güçlü bir konumda yer almaktadır. Ancak, son yıllarda, Avrupa’nın ekonomik büyüme kapasitesinin diğer büyük ekonomilere kıyasla geride kaldığı gözlemlenmiştir. Özellikle üretkenlik artışındaki yavaşlama ve inovasyon eksikliği, AB’nin küresel ölçekteki rekabet gücünü ciddi şekilde zayıflatmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ileri teknolojilerde liderliğini sürdürürken, Çin birçok sektörde hızla ilerleyerek yeni büyüme alanlarında liderliği ele geçirmiştir. Bu durum, Avrupa’nın yenilikçi fikirlerini pazarlanabilir teknolojilere dönüştürme ve bu teknolojileri endüstriyel tabanına entegre etme yeteneğinin sınırlı olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda, yüksek enerji fiyatları, karmaşık düzenlemeler ve stratejik girdilere olan bağımlılık, Avrupa’daki şirketlerin küresel rekabetle başa çıkmasını zorlaştırmaktadır.
Draghi Raporu, Avrupa ekonomisinin mevcut zorluklarını detaylı bir şekilde analiz ederek, bu zorlukların aşılması için çözüm önerileri sunmaktadır. Rapor, Avrupa’nın geçmişte büyümesini destekleyen bazı unsurlara artık güvenemeyeceğini vurgulamaktadır. Küresel talebe dayalı açık ticaret sistemi, ucuz ve bol fosil yakıt enerjisi ile jeopolitik istikrar dönemi artık Avrupa için sürdürülebilir büyüme kaynakları olmaktan çıkmıştır. Bu durum, Avrupa’nın yeşil ve dijital dönüşüme yönelik devasa yatırım ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırmaktadır. Draghi Raporu, Avrupa’nın ekonomik yapısını modernize etmesi, üretkenliği artırması ve uzun vadeli büyümeyi sağlaması için somut öneriler sunmaktadır. Bu öneriler, inovasyon eksikliğini gidermek, enerji maliyetlerini düşürmek ve stratejik bağımlılıkları azaltmak gibi kilit alanlara odaklanmaktadır.
Avrupa’nın gelecekteki ekonomik modelinde inovasyonun merkezi bir rol oynaması gerektiği açıkça belirtilmiştir. AB’nin sanayi yapısı, genellikle geleneksel sektörlerin hakimiyetindedir ve bu sektörler, ABD’deki teknoloji odaklı sektörlere kıyasla araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha az yatırım yapmaktadır. Ayrıca, Avrupa’da yeni girişimlerin kritik büyüklüğe ulaşarak çığır açıcı teknolojiler geliştirebilmesi de sınırlıdır. Draghi Raporu, Avrupa’nın demografik eğilimleri göz önünde bulundurulduğunda, işgücü artışına dayalı bir büyüme modelinin mümkün olmadığını, bunun yerine üretkenlik artışının yenilikçi yatırımlarla sağlanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Yeni rekabetçilik modeli, yalnızca teknolojik yeniliklerin teşvik edilmesini değil, aynı zamanda enerji geçişinin maliyetlerini düşürmeyi, düzenleyici yükleri hafifletmeyi ve Avrupa endüstrisinin kritik teknolojik sektörlerdeki varlığını garanti altına almayı hedeflemektedir. Avrupa’nın güçlü yönlerini daha etkin bir şekilde kullanması, kaynaklarını harekete geçirmesi ve ulusal düzeydeki engelleri ortadan kaldırması gerekmektedir. Bu bağlamda, Avrupa, geleceğin teknolojilerinin, hizmetlerinin ve temiz ürünlerinin tasarlanıp üretildiği ve pazara sunulduğu bir yer olmayı hedeflemelidir. İnovasyonun desteklenmesi ve ileri teknolojilerde liderlik, Avrupa’nın küresel ölçekte rekabet gücünü artıracaktır.
AB’nin rekabetçiliği artırma yolunda belirlediği pusula, iki temel hedefe dayanmaktadır. İlki, Avrupa’nın ekonomik büyümesini hızlandıracak politika değişikliklerini tespit etmek ve uygulamaktır. Bazı alanlarda mevcut politikalar iyileştirilirken, diğer alanlarda köklü değişiklikler yapılması gerekmektedir. İkinci hedef ise, karar alma süreçlerini hızlandırmak, düzenlemeleri sadeleştirmek ve parçalanmayı önlemektir. Avrupa, kıta ölçeğindeki rakipleriyle ancak AB ve ulusal politikaların uyumlu bir şekilde aynı hedeflere odaklanması durumunda rekabet edebilir. Bu nedenle, vergi politikalarından işgücü piyasalarına ve sanayi politikalarına kadar birçok alanda daha fazla koordinasyon sağlanması önemlidir.
Rekabetçilik Pusulası, Draghi Raporu’nda vurgulanan üç temel dönüşüm zorunluluğuna dayanmaktadır: inovasyon açığının kapatılması, karbonsuzlaştırma ve rekabetçiliği destekleyen bir yol haritasının oluşturulması ve aşırı bağımlılıkların azaltılarak güvenliğin artırılması. Bu üç temel ilkenin hayata geçirilmesi, Avrupa’nın ekonomik dinamizmini yeniden canlandırmak ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamak için kritik öneme sahiptir.
Yenilikçilik Boşluğunun Kapatılması
Avrupa Birliği (AB), küresel ekonomide rekabetçi kalabilmek için yenilikçilik açığını kapatmak zorundadır. AB, küresel patent payında ABD ve Çin ile karşılaştırılabilir düzeyde olsa da, AB üniversiteleri tarafından kaydedilen patentlerin sadece üçte biri ticari olarak kullanılıyor. Bu durum, AB’nin yenilikçilik döngüsünün zayıf olduğunu gösteriyor. Yenilikçilik döngüsünün zayıf olması, ekonomiyi radikal yeniliklerin az olduğu sektörlerde sıkıştırıyor ve özel sektörün Ar-Ge harcamalarını düşürüyor. AB, yenilikçilik döngüsünü canlandırmak ve geleceğin endüstrisinin “Avrupa’da üretilmesini” sağlamak zorunda.
Avrupa’da şirket kurmanın ve büyümenin önünde birçok engel bulunuyor. Pazar parçalanmışlığı, risk sermayesi kısıtlamaları ve yetersiz yenilikçilik desteği, Avrupa’da şirketlerin kurulmasını ve büyümesini engelliyor. AB start-up’ları, tek pazar içinde genişlemekte zorlanıyor ve ABD’deki rakiplerine kıyasla daha az risk sermayesine erişebiliyor. AB, küresel risk sermayesi fonlarının sadece %5’ini çekiyor, bu oran ABD’de %52, Çin’de ise %40. Bu durum, AB start-up’larının büyüme potansiyelini sınırlıyor ve yatırımcıların gözünde daha az cazip hale getiriyor. Sonuç olarak, birçok start-up finansman için ABD’ye yöneliyor ve daha büyük bir pazar ve müşteri tabanından yararlanmak için orada faaliyet gösteriyor.
AB, yeni şirketlerin ortaya çıkmasını ve büyümesini engelleyen engelleri kaldırmak için özel bir Start-up ve Büyüme Stratejisi geliştirecek. Bu strateji, üniversiteler ile iş dünyası arasındaki ilişkileri iyileştirecek, patentlerin ticarileştirilmesini kolaylaştıracak ve risk sermayesine erişimi artıracak. Ayrıca, tek pazardaki parçalanmışlığı azaltacak ve yetenekli işgücünün hareketliliğini artıracak. Bu strateji, yenilikçi şirketlerin büyümesini desteklemek için çeşitli önlemler içerecek.
AB, yenilikçi şirketlerin tek bir harmonize yasal rejim altında faaliyet göstermesini sağlamak için 28. yasal rejimi önerecek. Bu rejim, şirketlerin 27 farklı yasal rejimle karşılaşmak yerine, tek bir yasal çerçevede faaliyet göstermesini sağlayacak. Bu, şirketler için uyum maliyetlerini azaltacak ve başarısızlık durumunda ortaya çıkabilecek mali yükleri hafifletecek. AB, yenilikçi şirketlerin büyümesi için ihtiyaç duydukları finansmanı sağlamak için her türlü çabayı gösterecek.
AB, start-up’ların ve büyüyen şirketlerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak için bir “TechEU” yatırım programı başlatacak. Bu program, yapay zeka, temiz teknoloji, kuantum hesaplama, yarı iletkenler ve biyoteknoloji gibi alanlarda yenilikçi teknolojilere yatırım yapacak. TechEU programı, Avrupa’nın endüstriyel kapasitesini güçlendirecek ve yenilikçi teknolojilere yatırım yapan şirketlerin büyümesini destekleyecek. Ayrıca, tarım ve gıda sistemlerinin geleceği için de yenilikçi ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını destekleyecek girişimler başlatılacak.
AB, Ar-Ge harcamalarını artırmak ve yüksek etkili projeler üzerinde koordinasyon sağlamak için bir “Avrupa Araştırma Alanı Yasası” önerecek. Bu yasa, Ar-Ge yatırımlarını GSYİH’nın %3’üne çıkarmayı hedefleyecek ve stratejik önceliklere odaklanacak. Ayrıca, AB ve üye devletlerin finansman öncelikleri arasında daha iyi bir uyum sağlanacak ve bilgi ve yeteneklerin Avrupa genelinde dolaşımı teşvik edilecek. Bu, yenilikçiliği artırmak ve Avrupa’nın küresel rekabet gücünü güçlendirmek için kritik öneme sahip.
AB, yapay zeka, yarı iletkenler, kuantum teknolojileri, temiz enerji teknolojileri ve biyoteknolojiler gibi geleceğin teknolojilerinde lider olmak zorunda. Bu alanlarda teknolojik egemenliğini artırmak ve rekabetçiliğini korumak için çeşitli girişimler başlatılacak. Örneğin, yapay zeka liderliği için gerekli olan bilgi işlem, bulut ve veri altyapılarını geliştirmek amacıyla “AI Fabrikaları” girişimi başlatılacak. Bu girişim, Avrupa’nın bilgi işlem gücünü artıracak ve start-up’lar, araştırmacılar ve endüstri için erişilebilir hale getirecek. Ayrıca, kuantum teknolojileri alanında da bir strateji ve yasa önerilecek. Kuantum teknolojileri, dijital şifreleme sistemlerinde devrim yaratabilir ve güvenlik, sağlık ve iş dünyası için büyük fırsatlar sunabilir.
AB, dijitalleşme ve ileri teknolojilerin tüm ekonomide yaygınlaştırılmasını sağlamak için çaba gösterecek. Özellikle, yapay zekanın geleneksel olarak güçlü olduğu sektörlerde entegrasyonu artırmak, AB’nin rekabetçi avantajını koruması için kritik öneme sahip. Örneğin, imalat, otomotiv, enerji, robotik, ilaç ve havacılık gibi sektörlerde yapay zeka kullanımını artırmak için bir “Apply AI Stratejisi” geliştirilecek. Bu strateji, kamu hizmetlerinin dijitalleştirilmesini de içerecek ve sağlık ve adalet gibi alanlarda yapay zeka kullanımını teşvik edecek.
AB, yenilikçiliği tüm ekonomide yaygınlaştırmak için modern fiber ağlar, kablosuz ve uydu çözümleri, 6G ve bulut bilişim gibi altyapı yatırımlarını da destekleyecek. Ancak, AB’nin 2030 Dijital On Yıl hedeflerine ulaşmak için altyapı bağlantılarında geride kaldığı görülüyor. Bu durumu düzeltmek için bir “Dijital Ağlar Yasası” önerilecek. Bu yasa, geleceğin dijital ağlarını inşa etmek için piyasa teşviklerini iyileştirecek, uyum maliyetlerini azaltacak ve son kullanıcılar için dijital bağlantıyı iyileştirecek.
AB, yenilikçilik açığını kapatmak ve küresel ekonomide rekabetçi kalabilmek için bu adımları atarken, aynı zamanda rekabet politikasını da gözden geçirecek. Rekabet politikası, adil rekabeti korumak ve şirketleri yenilik yapmaya teşvik etmek için önemli bir araçtır. AB, stratejik sektörlerde yenilik, dayanıklılık ve yatırım yoğunluğunu dikkate alarak birleşme kontrolü kılavuzlarını gözden geçirecek. Ayrıca, teknoloji transferi çerçevesini yeniden değerlendirerek, şirketlerin pro-rekabetçi teknoloji lisans anlaşmaları yapmasını kolaylaştıracak. Bu, teknolojinin yaygınlaştırılmasını teşvik edecek ve yenilikçiliği artıracak.
Aşırı Bağımlılıkları Azaltma ve Güvenliği Artırma
Avrupa Birliği, küresel ekonomideki konumunu güçlendirmek ve stratejik özerkliğini artırmak için dışa bağımlılığını azaltmayı hedeflemektedir. Küreselleşme ile birlikte ticaret ve yatırım bağları güçlenmiş, Avrupa ekonomisi birçok kritik girdiyi dış kaynaklardan temin ederek üretim süreçlerini sürdürmüştür. Ancak son yıllarda artan jeopolitik gerilimler, pandemi sonrası tedarik zinciri krizleri ve enerji piyasalarındaki dalgalanmalar, Avrupa’nın dışa bağımlılığını azaltma gerekliliğini daha da belirgin hale getirmiştir. Özellikle kritik hammaddeler, temiz enerji teknolojileri, ilaç sektörü ve yüksek teknoloji ürünlerinde dışa bağımlılık, Avrupa ekonomisinin kırılganlığını artırmaktadır.
Avrupa Birliği, ticarete dayalı büyüme modelini sürdürmeye devam ederken, aynı zamanda daha dirençli bir ekonomi oluşturmak için iç üretim kapasitesini artırmayı amaçlamaktadır. 2023 yılı itibarıyla AB ve ABD arasındaki ticaret hacmi 1,5 trilyon Euro’yu aşmış, AB, dünya genelinde 76 ülke ile serbest ticaret anlaşmalarına sahip olmuştur. Ancak, küresel büyümenin %90’ının Avrupa dışındaki bölgelerde gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu nedenle, Avrupa Birliği’nin yeni dönemdeki stratejisi, hem uluslararası ticareti desteklemek hem de belirli stratejik sektörlerde kendi kendine yeterliliği artırmaktır.
Son yıllarda, kritik hammaddeler ve yüksek teknoloji ürünlerinde belirli ülkelere bağımlılığın Avrupa ekonomisi için büyük riskler oluşturduğu görülmüştür. Örneğin, yarı iletkenler, elektrikli araç bataryaları ve nadir toprak elementleri gibi unsurlar, Avrupa sanayisinin sürdürülebilir büyümesi açısından hayati öneme sahiptir. Avrupa, özellikle Çin ve diğer büyük üretici ülkelerden gelen kritik bileşenlere bağımlılığını azaltmak için yerel üretim kapasitesini güçlendirmeye yönelik yeni politikalar geliştirmektedir. AB’nin 2025 yılında açıklayacağı yeni “Stratejik Hammaddeler Yasası”, kıtanın maden çıkarma, işleme ve geri dönüşüm kapasitesini artırmaya yönelik düzenlemeler içerecektir.
Enerji güvenliği de AB’nin en büyük önceliklerinden biridir. 2022’de Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz arzını kesintiye uğratması, AB ülkelerinde enerji fiyatlarının fırlamasına neden olmuş ve Avrupa ekonomisinin fosil yakıtlara olan bağımlılığını acil bir şekilde azaltma ihtiyacını doğurmuştur. Bu doğrultuda, Avrupa Birliği, yenilenebilir enerji kaynaklarına büyük yatırımlar yaparak enerji güvenliğini artırmayı hedeflemektedir. Avrupa’daki elektrik şebekelerinin modernizasyonu, hidrojen altyapısının geliştirilmesi ve enerji depolama kapasitesinin artırılması, bu dönüşümün temel bileşenleri arasında yer almaktadır.
Avrupa Birliği’nin ekonomik güvenliğini sağlamanın bir diğer önemli bileşeni, rekabet politikalarını güçlendirmek ve küresel ticarette adil bir denge oluşturmaktır. Son yıllarda, bazı ülkeler büyük ölçekli devlet destekleriyle sanayilerini teşvik etmekte ve bu durum küresel pazarda haksız rekabet yaratmaktadır. Özellikle Çin’in çelik, güneş panelleri ve elektrikli araç bataryaları gibi sektörlerde aşırı kapasite oluşturması, Avrupa’daki üreticiler için ciddi zorluklar yaratmaktadır. Avrupa Komisyonu, bu tür haksız rekabet uygulamalarına karşı yeni ticaret savunma mekanizmalarını devreye almayı ve kamu alımlarında yerel üretimi teşvik eden düzenlemeleri artırmayı planlamaktadır.
Savunma sanayisi ve kritik altyapı güvenliği de Avrupa’nın stratejik bağımsızlık hedeflerinin merkezinde yer almaktadır. AB, ortak savunma projeleri ve askeri teknoloji yatırımları ile Avrupa’nın savunma kapasitesini artırmayı amaçlamaktadır. Bugüne kadar AB içindeki savunma harcamaları büyük ölçüde ulusal düzeyde gerçekleşmiş ve Avrupa’nın savunma sanayisi parçalı bir yapıda kalmıştır. Ancak, artan güvenlik tehditleri karşısında AB, üye ülkeler arasında daha fazla iş birliği sağlayarak ortak savunma sanayisini geliştirmeye odaklanmaktadır. Bu kapsamda, Avrupa Savunma Fonu ve Ortak Silahlanma Programları gibi girişimler, savunma teknolojilerinde yenilikçiliği teşvik etmeyi ve Avrupa’nın küresel savunma pazarında daha rekabetçi hale gelmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
Siber güvenlik ve kritik altyapının korunması, Avrupa ekonomisinin sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahiptir. Günümüzde dijital tehditler giderek daha karmaşık hale gelmekte ve siber saldırılar, enerji şebekeleri, finansal sistemler ve kamu hizmetleri gibi kritik altyapıları hedef almaktadır. Avrupa Komisyonu, siber güvenliği artırmak için yeni düzenlemeler getirmeyi ve kamu-özel sektör iş birliğiyle daha dirençli bir dijital altyapı oluşturmayı planlamaktadır.
İklim değişikliği ve çevresel sürdürülebilirlik, Avrupa’nın ekonomik güvenlik gündeminin önemli bir parçasıdır. Son yıllarda yaşanan aşırı hava olayları, tarımsal üretimden sanayi tedarik zincirlerine kadar birçok alanda büyük riskler yaratmıştır. AB, iklim değişikliğine uyum stratejilerini güçlendirmek için su kaynaklarının yönetimi, doğal afetlere karşı dayanıklılık artırıcı yatırımlar ve sürdürülebilir tarım politikaları üzerinde çalışmaktadır. Avrupa İklim Uyum Planı kapsamında, şehirlerin ve altyapının iklim değişikliğine karşı daha dirençli hale getirilmesi için fonlar ayrılması planlanmaktadır.
Avrupa Birliği, ekonomik güvenliğini artırmak için çeşitli politika araçlarını entegre bir şekilde kullanarak küresel ticarette rekabet avantajını korumayı, kritik sektörlerde dışa bağımlılığı azaltmayı ve stratejik özerkliğini güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu süreçte, yenilikçiliğin teşvik edilmesi, dijital ve yeşil dönüşümün hızlandırılması ve uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi gibi unsurlar, Avrupa’nın ekonomik geleceğini şekillendirecek temel faktörler olacaktır.
Daha Basit, Daha Hafif, Daha Hızlı: AB Mevzuatının Rekabetçiliğe Uygun Hale Getirilmesi
Avrupa Birliği, küresel rekabet gücünü artırmak ve iş dünyasının büyümesini desteklemek için mevzuatını daha basit, daha hafif ve daha hızlı hale getirmeyi hedeflemektedir. Son yıllarda, Avrupa’daki işletmelerin üçte ikisi, bürokratik süreçlerin ve karmaşık düzenlemelerin iş yapmayı zorlaştırdığını belirtmiştir. İşletmeler, uzun süren izin süreçleri, aşırı raporlama yükleri ve değişken düzenlemeler nedeniyle yatırım kararlarını geciktirmekte veya farklı pazarlara yönelmektedir. Bu durum, Avrupa’nın küresel rekabetçiliğini olumsuz etkileyerek yatırım çekme kapasitesini azaltmaktadır.
Özellikle yeşil ve dijital dönüşüm süreçlerinde ilerleme sağlamak için, şirketlerin ihtiyaçlarına uygun, esnek ve verimli bir düzenleyici çerçeve oluşturulması kritik hale gelmiştir. AB, bu kapsamda, düzenleyici süreçleri sadeleştirmek ve gereksiz bürokrasiyi ortadan kaldırmak için köklü reformlara yönelmektedir. Yeni düzenleme yaklaşımı, işletmelerin daha hızlı hareket edebilmesini, yatırım süreçlerini hızlandırmasını ve inovasyona daha fazla kaynak ayırmasını sağlayacaktır.
Mevcut düzenleyici sistemin en büyük sorunlarından biri, AB genelinde farklı seviyelerde yürütülen karmaşık idari prosedürlerdir. Ulusal ve yerel yönetimlerin farklı uygulamaları, şirketlerin yasal uyumluluk süreçlerini karmaşıklaştırmakta ve operasyonel maliyetleri artırmaktadır. Bu nedenle, AB çapında izin süreçlerinin standart hale getirilmesi, fonlara erişimin kolaylaştırılması ve idari karar alma mekanizmalarının daha hızlı çalışması sağlanmalıdır. Örneğin, yenilenebilir enerji projeleri için uzun süren onay süreçleri, enerji dönüşümünü yavaşlatmaktadır. Bu süreci hızlandırmak için, Net Sıfır Endüstri Yasası temel alınarak geliştirilecek olan “Dekarbonizasyon Hızlandırıcı Yasası” ile enerji yoğun sektörlerde izin süreçleri hızlandırılacaktır. Ayrıca, Ortak Çıkar Enerji Altyapı Projeleri (IPCEI) gibi büyük ölçekli projeler için idari süreçler basitleştirilecek, bu projelerin hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi sağlanacaktır.
Avrupa Komisyonu, bu reformların uygulanmasını denetleyecek özel bir mekanizma oluşturacaktır. İlk kez atanacak olan “Uygulama ve Basitleştirme Komiseri”, AB mevzuatını detaylı bir şekilde inceleyerek gereksiz düzenlemeleri kaldıracak, mevzuatları sadeleştirecek ve sektörlerin ihtiyaçlarına daha iyi yanıt veren politikalar geliştirecektir. Her Komiser, yılda iki kez paydaşlarla düzenli toplantılar yaparak işletmelerin karşılaştığı düzenleyici engelleri değerlendirecek ve bu engellerin nasıl azaltılabileceğine yönelik öneriler geliştirecektir. Aynı zamanda, düzenlemelerin uygulanabilirliği gerçeğe dayalı stres testlerine tabi tutulacak ve bu testlerden elde edilen veriler doğrultusunda düzenlemeler revize edilecektir.
AB’nin düzenleyici reformları, özellikle raporlama yüklerini azaltma hedefiyle dikkat çekmektedir. Mevcut durumda, şirketler için raporlama yükleri önemli bir maliyet unsuru haline gelmiş olup, bu yüklerin en az %25 oranında azaltılması planlanmaktadır. Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) için ise bu oran %35’e kadar çıkabilecektir. Ancak, raporlama yükleri tüm idari süreçlerin sadece bir alt kümesi olduğu için, ilerleyen dönemde bu hedefler tüm düzenleyici yükleri kapsayacak şekilde genişletilecektir. Nihai hedef, bu reformlarla toplamda yaklaşık 37,5 milyar avroluk sürekli maliyetin azaltılmasıdır.
Bu reform sürecinde, “Basitleştirme Omnibus Paketleri” adı verilen geniş kapsamlı bir düzenleyici reform paketi hayata geçirilecektir. Bu paketler, özellikle sürdürülebilir finans raporlaması, sürdürülebilirlik durum tespiti ve AB Taksonomisi gibi alanları kapsayarak şirketlerin finansal uyumluluk süreçlerini daha verimli hale getirmeyi amaçlamaktadır. Temiz enerji yatırımlarının hızlandırılması için yatırımcıların ihtiyaçlarına uygun düzenlemeler getirilecek ve küçük ölçekli işletmelerin finansmana erişimini kolaylaştıracak esnek düzenleyici çerçeveler oluşturulacaktır. Ayrıca, büyük şirketlerin tedarik zincirindeki küçük işletmelere yönelik aşırı raporlama taleplerinin önüne geçilmesi için yeni düzenlemeler getirilecektir.
Mevzuatın şirketlerin büyüklüğüne uygun hale getirilmesi için yeni bir “orta ölçekli işletme” (mid-cap) tanımı oluşturulacaktır. Bu tanımlama sayesinde, büyük şirketler ile KOBİ’ler arasında yer alan ve geleneksel düzenleyici çerçevelere tam olarak uymayan binlerce işletme, daha esnek bir düzenleyici ortamda faaliyet gösterebilecektir. Bu, özellikle büyüme aşamasındaki şirketlerin daha az düzenleyici engelle karşılaşmasını sağlayarak, inovasyon ve rekabet gücünü artıracaktır.
Avrupa Birliği, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) gibi uluslararası ticaret politikalarının sadeleştirilmesi için de adımlar atacaktır. Özellikle AB’nin kimyasallar yönetmeliği olan REACH’in revizyonu, kimyasal ürünlerin düzenleyici süreçlerini hızlandırarak, sektörde inovasyonu teşvik edecektir. İlaç sektörü için planlanan yeni düzenlemeler, tıbbi ürünlerin piyasaya giriş süreçlerini daha verimli hale getirecek ve sağlık sektöründeki bürokratik engelleri azaltacaktır. Aynı şekilde, tarım sektöründe çiftçilerin karşılaştığı karmaşık raporlama yükleri hafifletilecek ve idari süreçler basitleştirilecektir.
Dijitalleşme, düzenleyici süreçlerin basitleştirilmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Elektronik faturalama, dijital kimlik doğrulama, elektronik imza ve dijital ürün pasaportları gibi uygulamalar, şirketlerin AB mevzuatına uyum sağlama süreçlerini hızlandıracaktır. AB genelinde işletmeler için “Avrupa İşletme Cüzdanı” adlı yeni bir dijital platform oluşturularak, şirketlerin farklı ülkelerdeki kamu idareleriyle daha kolay bir şekilde etkileşime girmesi sağlanacaktır.
AB, düzenleyici reformlarının etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak için tüm kurumlarıyla iş birliği içinde çalışacaktır. Avrupa Parlamentosu ve Konsey, yeni mevzuatların oluşturulması sürecinde daha iyi düzenleme ilkelerine bağlı kalmalı ve düzenleyici yükleri artırmaktan kaçınmalıdır. Bunun için, tüm AB kurumlarını kapsayan “Daha İyi Düzenleme İçin Kurumsal Anlaşma” hayata geçirilecektir.
Avrupa Birliği’nin rekabetçiliğini artırmak ve iş dünyasının daha verimli çalışmasını sağlamak için düzenleyici çerçevesini köklü bir şekilde reforme etmesi gerekmektedir. Bürokratik yüklerin azaltılması, raporlama süreçlerinin sadeleştirilmesi, dijitalleşmenin artırılması ve idari prosedürlerin hızlandırılması, Avrupa’nın küresel ekonomik rekabet gücünü artıracak temel faktörlerdir. Bu reformlar, Avrupa’nın yatırım çekme kapasitesini artırırken, şirketlerin yenilikçi projelere daha fazla kaynak ayırmasını sağlayacak ve uzun vadeli ekonomik büyümeyi destekleyecektir.
Avrupa Tek Pazarı’ndan En İyi Şekilde Faydalanma
Avrupa Tek Pazarı, Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomik başarılarından biri olarak kabul edilmekte olup, üye ülkeler arasındaki mal, hizmet, sermaye ve iş gücü hareketliliğini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Son 30 yılda Avrupa’nın ekonomik büyümesinin temel taşlarından biri haline gelen bu pazar, 23 milyon şirketin faaliyet göstermesi için geniş bir alan sunarken, 450 milyondan fazla tüketicinin güvenilir ürün ve hizmetlere erişimini sağlamaktadır. Tek Pazar sayesinde şirketler hukukun üstünlüğü çerçevesinde öngörülebilir iş koşullarında faaliyet gösterebilirken, tüketiciler geniş ürün çeşitliliği, daha rekabetçi fiyatlar ve yüksek kalite standartlarından faydalanmaktadır.
Ancak, Avrupa Tek Pazarı halen tam anlamıyla tamamlanmış değildir. Mal, hizmet, sermaye ve iş gücünün serbest dolaşımını sağlamak için sürekli çaba gösterilmesine rağmen, bazı yapısal engeller ve yeni düzenleyici bariyerler pazarda bütünleşmeyi zorlaştırmaktadır. Üye ülkeler arasındaki mevzuat farklılıkları, ulusal düzenlemeler, kamu alımlarında ayrımcı uygulamalar ve sektörler arası rekabetin eşit şekilde sağlanamaması gibi sorunlar, Avrupa’nın küresel rekabetçiliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
Tek Pazarın Rekabet Gücü Üzerindeki Etkileri
Avrupa Tek Pazarı ve Rekabetçilik Raporu 2025, Tek Pazar’ın eksikliklerinin ekonomik maliyetlerini açıkça ortaya koymaktadır. Son yıllarda Avrupa’daki pazar entegrasyonu, çeşitli nedenlerle ivme kaybetmiştir. 2023 yılı itibarıyla, üye ülkeler arasındaki ticaretin AB GSYİH’si içindeki payı, hem mallar (%23,8) hem de hizmetler (%7,6) açısından düşüş göstermiştir. Özellikle hizmet ticaretinde entegrasyonun yavaş ilerlemesi dikkat çekicidir. Avrupa içi sınır ötesi hizmet ticareti, toplam mal ticaretinin yalnızca üçte biri seviyesindedir ve mal ticaretinin aksine, AB dışındaki ülkelerle yapılan hizmet ticaretinden daha yüksek bir orana ulaşamamaktadır.
Letta Raporu, Tek Pazar’da halen var olan engellerin belirlenmesi ve kaldırılması gerektiğini vurgulamakta, özellikle elektronik iletişim, enerji, finansal piyasalar ve savunma sektörlerindeki entegrasyonun hızlandırılmasının Avrupa ekonomisine büyük faydalar sağlayacağını belirtmektedir. Örneğin, enerji piyasalarının tam olarak entegrasyonu, AB genelinde enerji maliyetlerini düşürebilir ve sanayinin rekabet gücünü artırabilir.
Tek Pazarın Genişletilmesi ve Engellerin Kaldırılması
Tek Pazar’ın tam kapasiteyle işlemesini sağlamak, Avrupa’nın ekonomik büyümesini ve rekabet gücünü artıracak en önemli faktörlerden biridir. Daha büyük bir pazarın sağladığı ölçek ekonomileri, üretim maliyetlerini azaltarak şirketlerin daha geniş kitlelere ulaşmasına olanak tanımaktadır. Aynı zamanda, Tek Pazar’ın daha iyi işlemesi, işletmelerin yeni pazarlara erişimini kolaylaştırarak inovasyon ve yatırımı teşvik etmektedir.
AB’nin geliştirdiği Yatay Tek Pazar Stratejisi, tüm sektörlerde pazar entegrasyonunu artırmayı ve üye ülkeler arasındaki düzenleyici engelleri ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Mevcut engellerin kaldırılması, özellikle KOBİ’lerin Avrupa çapında daha geniş bir müşteri kitlesine ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Strateji kapsamında, üye ülkelerle daha güçlü bir iş birliği teşvik edilerek, Tek Pazar’ın işleyişini hızlandırmak için yeni bir uygulama yaklaşımı benimsenmektedir.
Dijital ve Yeşil Dönüşümün Tek Pazar ile Entegrasyonu
Dijitalleşme ve yeşil dönüşüm, Avrupa ekonomisinin geleceği açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, Tek Pazar’ın işleyişini güçlendirecek reformlar, aynı zamanda dijital ve yeşil dönüşümü hızlandıracak şekilde tasarlanmalıdır. Örneğin, Avrupa Dijital Pazarının tam olarak entegrasyonu, Avrupa’da inovasyon ve teknoloji yatırımlarını artıracaktır. Dijital hizmet sağlayıcıları için ortak standartların belirlenmesi, start-up’ların Avrupa çapında daha hızlı ölçeklenmesini sağlayacaktır.
Yeşil dönüşüm açısından bakıldığında, Avrupa’daki enerji piyasalarının entegrasyonu, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha verimli bir şekilde dağıtılmasını ve kullanılmasını kolaylaştıracaktır. AB, özellikle enerji altyapısını modernize etmek ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın hedeflerine ulaşmasını sağlamak için Tek Pazar’daki enerji politikalarını daha uyumlu hale getirmeyi planlamaktadır.
Tek Pazarın Derinleştirilmesi ve Uygulama Mekanizmaları
Avrupa Komisyonu, Tek Pazar’ın etkin bir şekilde işlemesini sağlamak için Tek Pazar Uygulama Görev Gücü’nü (SMET) güçlendirecektir. Bu görev gücü, üye ülkeler arasındaki düzenleyici uyumsuzlukları azaltmak, Tek Pazar’da ortaya çıkan yeni engelleri tespit etmek ve kaldırmak için çalışacaktır.
Ayrıca, AB’deki mevzuat parçalanmasını azaltmak ve Tek Pazar’ı derinleştirirken basitleştirmek amacıyla ek uyumlaştırma önlemleri hayata geçirilecektir. Özellikle finansal hizmetler, veri koruma, enerji piyasaları ve telekomünikasyon sektörlerinde düzenleyici çerçeveler daha uyumlu hale getirilerek, şirketlerin farklı ülkelerde faaliyet göstermesi daha kolay hale getirilecektir.
Genişleme Sürecinde Tek Pazarın Rolü
AB’ye aday ülkelerin Tek Pazar’a erken ve kademeli entegrasyonu, Avrupa’nın ekonomik büyümesini hızlandıracaktır. Aday ülkelerin kademeli olarak Avrupa Tek Pazarı’na dahil edilmesi, şirketlerin Avrupa tedarik zincirlerine katılımını kolaylaştıracak, ekonomik yakınsama sürecini hızlandıracak ve yatırım, ticaret ve rekabet gücünü artıracaktır. Özellikle Batı Balkan ülkeleri ve Doğu Avrupa’daki aday ülkeler, Avrupa pazarına daha fazla entegre oldukça, bölgesel ekonomik büyüme de ivme kazanacaktır.
Rekabetçiliğin Finansmanı ve Tasarruf ve Yatırım Birliği
Avrupa Birliği (AB), küresel rekabetçiliğini sürdürebilmek, ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve inovasyonu teşvik etmek için büyük ölçekli finansmana ihtiyaç duymaktadır. Yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve Ar-Ge gibi kritik alanlarda sürdürülebilir ve uzun vadeli yatırımlar yapılmadan, Avrupa’nın ekonomik kalkınmasını hızlandırması mümkün değildir. Bu nedenle, AB, finansal kaynakları daha etkin bir şekilde yönlendirmek ve sermaye piyasalarını daha entegre hale getirmek amacıyla Tasarruf ve Yatırım Birliği oluşturmayı planlamaktadır.
AB üye devletleri, çeşitli ekonomik hedefler belirleyerek bu sürece katkıda bulunmayı taahhüt etmiştir. Örneğin, yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlandırılması, Ar-Ge harcamalarının GSYİH’nin en az %3’üne çıkarılması, NATO üyesi ülkeler için savunma harcamalarının en az %2 seviyesine yükseltilmesi ve dijital altyapının güçlendirilmesi gibi hedefler belirlenmiştir. Ancak, bu hedeflere ulaşmak için gereken finansmanın miktarı oldukça büyüktür. Yapılan analizler, AB’nin 2030 yılına kadar yıllık 750-800 milyar avro arasında ek yatırıma ihtiyaç duyacağını göstermektedir. Bu, AB ekonomisinin büyümesi için yatırımların her yıl GSYİH’nin yaklaşık %5’ine denk gelecek şekilde artırılması gerektiği anlamına gelmektedir.
Bu kapsamda, AB’nin geleneksel finansman mekanizmalarının yetersiz kaldığı görülmektedir. Mevcut finansal sistem büyük ölçüde banka kredilerine dayalı bir yapı sergilemektedir. Avrupa’daki şirketler finansman ihtiyaçlarını büyük ölçüde bankalar aracılığıyla karşılamakta, ancak bu durum, öz sermaye yatırımları ve girişim sermayesi finansmanının yetersiz kalmasına neden olmaktadır. Oysa ABD gibi diğer büyük ekonomik aktörlerde sermaye piyasaları, şirketlerin finansmana erişimini kolaylaştıran en önemli araçlardan biridir. Bu nedenle, AB’nin daha derin ve entegre bir sermaye piyasası oluşturması, şirketlerin alternatif finansman kaynaklarına erişimini artırması ve daha sürdürülebilir bir yatırım ortamı sağlaması gerekmektedir.
Tasarrufların Verimli Kullanımı ve Avrupa’daki Finansal Dengesizlikler
AB’nin tasarruf düzeyi, küresel ölçekte rekabetçi seviyelerdedir. AB’de hane halkı tasarruf oranları ABD’ye kıyasla %65 daha yüksektir. Ancak, bu tasarruflar Avrupa içinde verimli bir şekilde değerlendirilememekte ve büyük ölçüde AB dışına yönlendirilmektedir. Her yıl yaklaşık 300 milyar avro değerinde Avrupa tasarrufu, ABD ve Asya gibi bölgelere yatırılmakta ve Avrupa ekonomisinin büyümesine doğrudan katkı sağlamamaktadır. Bunun temel sebeplerinden biri, Avrupa’daki sermaye piyasalarının yeterince gelişmiş olmaması ve yatırımcıların güvenilir yatırım araçlarına erişimde zorluklar yaşamasıdır.
Özellikle yenilikçi şirketler ve start-up’lar, yatırımcıların destekleyici finansman modellerine erişimde zorluk çekmektedir. Girişim sermayesi yatırımları ve risk sermayesi fonları, Avrupa’da halen sınırlı kalmaktadır. 2023 yılı itibarıyla, ABD’de girişim sermayesi yatırımları Avrupa’dakinin yaklaşık beş katı büyüklüğündedir. Bu durum, Avrupa’daki yenilikçi sektörlerin gelişimini yavaşlatmakta ve inovatif şirketlerin finansal kaynaklara erişimini zorlaştırmaktadır.
Tasarruf ve Yatırımlar Birliği: Finansmanı Güçlendirmek
AB, sermaye piyasalarını daha entegre hale getirmek, finansman akışını hızlandırmak ve yatırımları daha etkin bir şekilde yönlendirmek amacıyla Tasarruf ve Yatırımlar Birliği oluşturmayı planlamaktadır. 2025 yılında Avrupa Komisyonu, bu birliğe yönelik kapsamlı bir strateji sunacak ve belirli uygulama önerilerini hayata geçirecektir. Bu stratejinin temel hedefleri şunlardır:
- Düşük maliyetli yatırım ve tasarruf ürünlerinin teşvik edilmesi: Avrupa vatandaşlarının birikimlerini değerlendirebileceği güvenilir ve düşük maliyetli finansal araçların geliştirilmesi, tasarrufların Avrupa ekonomisine yönlendirilmesini sağlayacaktır.
- Özel ve mesleki emeklilik sistemlerinin güçlendirilmesi: Avrupa’da bireysel emeklilik fonlarının daha verimli yönetilmesi, uzun vadeli yatırım kaynaklarının artırılması açısından kritik öneme sahiptir. Bu çerçevede, mesleki emeklilik fonlarının ekonomiye entegrasyonu hızlandırılacaktır.
- Yatırımcıların katılımını teşvik edecek vergi düzenlemeleri: Sınır ötesi yatırımların önündeki vergi engellerinin kaldırılması, Avrupa çapında daha entegre bir yatırım ortamı yaratacaktır.
- Kurumsal yatırımcıların desteklenmesi: Avrupa’daki büyük yatırım fonlarının, altyapı projeleri ve sürdürülebilir yatırımlara yönlendirilmesi sağlanacaktır.
Bunun yanı sıra, Avrupa’daki iflas düzenlemelerinin modernize edilmesi, sınır ötesi yatırımların daha güvenli hale getirilmesi için kritik bir adımdır. Halihazırda, farklı üye ülkelerde geçerli olan farklı iflas yasaları, Avrupa’daki yatırım ortamını belirsiz hale getirmekte ve yatırımcıları caydırmaktadır. Birlik genelinde daha uyumlu bir iflas çerçevesi oluşturulması, sermaye piyasalarının derinleşmesine yardımcı olacaktır.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) Finansmana Erişiminin Kolaylaştırılması
Avrupa’daki KOBİ’ler, ekonominin bel kemiğini oluşturmasına rağmen, finansmana erişimde büyük zorluklar yaşamaktadır. Özellikle KOBİ’ler için sermaye piyasalarına girişin kolaylaştırılması, yeni finansman modellerinin oluşturulması ve bankacılık dışı finansman araçlarının yaygınlaştırılması gerekmektedir. AB, Avrupa Menkul Kıymetleştirme Piyasası’nı teşvik etmek, KOBİ’lere yönelik risk sermayesi fonlarını güçlendirmek ve mikro kredilerin kullanımını artırmak için çeşitli reformlar gerçekleştirecektir.
Yetenekleri Geliştirme ve Kaliteli İşler Yaratma Yoluyla Sosyal Adaleti Sağlama
Avrupa’nın rekabet gücünün temeli insan kaynağıdır. Avrupa Birliği (AB), dünyanın en iyi bilim insanlarına, araştırmacılarına ve yaratıcı endüstrilerine ev sahipliği yapmaktadır. Güçlü eğitim ve mesleki eğitim sistemleri, kapsayıcı işgücü piyasaları ve ayrımcılığı önleyen yasalar ile Avrupa’nın refah devleti modeli, bölgenin ekonomik başarısının anahtarıdır. Ancak, Avrupa işgücü piyasası köklü bir dönüşüm sürecinden geçmektedir. 2023 yılı itibarıyla AB’de istihdam edilen kişi sayısı 216,5 milyona yükselmiş ve istihdam oranı %75,3 gibi rekor bir seviyeye ulaşmıştır. Aynı zamanda işsizlik oranı tarihi düşük seviyeye, %6,1’e gerilemiştir. Buna rağmen, yetenek açıkları ve işgücü kıtlığı gibi zorluklar devam etmektedir. Örneğin, AB’deki küçük ve orta ölçekli işletmelerin %80’e yakını, doğru becerilere sahip işçi bulmakta güçlük çekmektedir.
Avrupa’nın rekabetçiliğini artırırken sosyal hakları koruma altına alan politikalar büyük önem taşımaktadır. Yüksek verimlilik seviyesine sahip bir ekonomi, Avrupa’nın sosyal modelinin uzun vadeli finansal sürdürülebilirliğini sağlayacaktır. Bu, vatandaşların ekonomik başarılarını artırmaları için net fırsatlar yaratacaktır. Tüm Avrupalılar, rekabetçiliğin artmasından faydalanabilmeli ve sürece katkıda bulunabilmelidir.
AB Komisyonu, yeteneklerin işgücü piyasasının talepleriyle uyumlu olmasını sağlamak amacıyla bir “Yetenekler Birliği” girişimi başlatmayı planlamaktadır. Bu girişim; yatırım, yetişkin ve yaşam boyu öğrenme, geleceğe yönelik beceri oluşturma, yetenek elde tutma, adil iş gücü hareketliliği, nitelikli yetenekleri üçüncü ülkelerden çekme ve çeşitli eğitim türlerinin tanınmasını içerecektir. Amaç, bireylerin AB genelinde çalışma imkânlarına erişimini artırmaktır. Mevcut iş gücünü yeniden eğitmek ve yeni beceriler kazandırmak, iş ve meslekler arasındaki geçişi kolaylaştırmak için hayati öneme sahiptir.
Yetenekler Birliği kapsamında bir STEM Eğitimi Stratejik Planı, Temel Beceriler Eylem Planı ve bir Avrupa Mesleki Eğitim ve Öğretim Stratejisi oluşturulacaktır. Aynı zamanda, Avrupa Üniversiteler İttifakı’nın güçlendirilmesi hedeflenmektedir. İş gücü piyasasında yeteneklerin geçerliliği ve mesleklerin güncelliği, sosyal ortaklarla güçlü bir diyalog gerektirir. Bu nedenle, becerilerin tanınması ve doğrulanması kolaylaştırılmalı, iş gücü piyasası ve beceri eğilimleri hakkında veri toplama çalışmaları yürütülmelidir.
Ayrıca, Avrupa’da yetenek taşınabilirliği artırılmalıdır. Bu kapsamda, iş gücü hareketliliği durumunda bireylerin edindikleri becerilerin tanınmasını sağlayacak bir “Yetenek Taşınabilirliği Girişimi” hayata geçirilecektir. Avrupa, aynı zamanda, üçüncü ülkelerden gelen yüksek vasıflı profesyoneller için daha cazip ve erişilebilir bir destinasyon olmalıdır. AB, bu doğrultuda mevcut “Yetenek Ortaklıkları” anlaşmalarını genişletecek ve yeni bir “AB Yetenek Havuzu” oluşturacaktır.
Avrupa, iş gücü yaş grubunun daralmasıyla karşı karşıya kaldığından, iş gücü piyasasına katılımın artırılması kritik bir zorunluluktur. Kadınların, gençlerin ve yaşlı vatandaşların iş gücüne daha fazla katılımını sağlamak için çeşitli politika önlemleri geliştirilecektir. İş gücü piyasasına erişim, düşük vasıflı çalışanlar, engelli bireyler ve diğer dezavantajlı gruplar için hala önemli zorluklar barındırmaktadır.
İşgücüne katılımın ve verimliliğin artırılması; adil çalışma koşulları, makul ücretler, iş-yaşam dengesi ve uygun fiyatlı, kaliteli çocuk bakım hizmetlerine erişim gibi unsurlara bağlıdır. Avrupa Komisyonu, işgücü piyasasına erişimi artırmak amacıyla sosyal ortaklarla iş birliği yaparak “Kaliteli İşler Yol Haritası” sunmayı planlamaktadır. Buna ek olarak, uygun fiyatlı konutlara erişimi artırmak için “Uygun Fiyatlı Konut Planı” da oluşturulacaktır.
Son olarak, iş dünyası hızla değişmekte ve yeni, hızla büyüyen ekonomik sektörler gelişmektedir. Bu değişimle birlikte, çalışanların mesleklerini sürdürebilmeleri veya yeni işlere adapte olabilmeleri için uygun eğitim yollarına erişmeleri gerekmektedir. Çalışanların iş değişiklikleri sırasında bir güvenlik ağına sahip olmaları da büyük önem taşımaktadır. Avrupa Komisyonu, “Avrupa Dönemi” süreci kapsamında, üye devletleri sosyal koruma sistemlerini modernize etmeye teşvik edecek ve çalışanların yeterli, etkin ve verimli korumaya erişimini sağlayacaktır.
Emeklilik reformları, daha uzun çalışma sürelerini teşvik eden, sağlıklı ve aktif yaşlanmayı destekleyen ve daha kapsayıcı iş gücü piyasaları yaratan girişimlerle desteklenmelidir
Bir yanıt yazın